Komünizm

Canlı Sohbetler (7 Nisan 2018; 19:00)

AHMET BÜRKE: Herkese iyi akşamlar. Adnan Oktar ile Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

Çukurca’da şehit olan Astsubay Üstçavuş Tolga Pehlivan ve Uzman Çavuş Anıl Yalap şehitlerimiz toprağa verildi. Cenazelerine binlerce kişi katıldı. Cenazeden fotoğraflar var. Şehit Uzman Çavuş Anıl Yalap, geçen yıl PKK saldırısında yaralanmış ve gönüllü olarak tekrar göreve gittiği yerde şehit olmuştu. Gazi olduğu dönemde tedavi gördüğü hastanede bozkurt işareti yaparken çekilmiş bir resmi vardı.

ADNAN OKTAR: Hay benim aslanım hay, ağabeyinin kuzusu o koçyiğidi canımın içi. Cenab-ı Allah seni sevince hemen almış bak. İnşaAllah bizlere de nasip olur. Dağ gibisin dağ, aslan gibisin. Cennet seyitleriyle berabersin şu an. Ne mutlu sana, ne mutlu ailene.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Diğer şehidimiz Üstçavuş Tolga Pehlivan.

ADNAN OKTAR: Tolga da yakışıklılar yakışıklısı, canlar canı. Sonsuz olmak çok önemli. Kısa süre adam yaşayabilir ama sonsuz yaşamak çok hayatidir. Şimdi onlar kıyamete kadar duracaklar şehitler aleminde. Kıyamet vaktinde canları alınıyor ama usulen. Doğrudan yine cennete geçmiş oluyorlar aynı. Cennetten cennete.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Mısır’dan sefere çıkan Malta bayraklı bir geminin İstanbul Boğazı’ndan geçişi sırasında dümeni kilitlendi. Dümeni kilitlenen gemi sürüklenerek Beylerbeyi tarafında bulunan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na çarptı. Çarpmanın etkisiyle yalıda büyük hasar oluşurken çarpma anı da kameralara yansıdı. İzleyebiliriz.

Adnan Bey, geminin çarptığı yalı 1850 yılında inşa edilmiş ve günümüze kadar çeşitli restorasyonlarla geçmiş. Sultan 2. Mahmut döneminde yaşayan Hekimbaşı Salih Efendi’den kalma bir mekan. Bu tarihi mekan Salih Efendi’den eski perdeleri ve değerli eşyalarıyla birlikte günümüze kadar ulaşmıştı. Yalının bir kısmı çeşitli organizasyonlara açılmışken bir kısmı ise 1905 yılında vefat eden Hekimbaşı Salih Efendi’nin akrabaları halen yaşıyor içinde. Olayda can kaybı olmadı.

ADNAN OKTAR: Düzeltsinler bari artık orası darmadağın olmuş. Orijinaline uygun olarak düzeltsinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kültürümüzde yerel oyunların bu kadar önemli bir yeri varken bağnazlar neden buna bu kadar karşı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, özellikle son zamanlarda bayağı azıttılar. Yani üslup falan. Mesela Karadeniz horonuna karşı, Güneydoğu’daki halaylara karşı. Şimdi plajlara tam bir şey söyleyemediler şimdi yakında onlara da. Dans eden kızlara, futbolculara, revü işte ona benzer her türlü spor faaliyetine bütün güçleriyle karşılar üslup olarak. Bu, AK Parti için tabii çok ciddi bir tehlike. Sık sık AK Parti bunlara karşı olduğunu söylesin yetkili ağızlar. Çok riskli. Bir de Atatürk’ü yok etmeye çalışan bir kafa var benim gördüğüm bu çok riskli. Yani AK Parti bu konuda da sık sık açıklama yaparak bu densizlerin oyununa gelmediklerini iyice vurgulasınlar. Yani hiçbir konuda açık olmasın. Bir de sanat ve kaliteyi AK Parti ön plana aldığını sözlü söylesin arkası gelir. Mutlaka sözlü söylesinler sık sık söylesinler. Yoksa gereksiz yere büyük bir kitlenin desteğini kaybetmiş oluruz ortada hiçbir şey yokken ve hiçbir faydası da yok. Atatürk’e karşı olmak kime ne fayda getirir? Sanattan, estetikten bahsetmemek kime ne fayda getirir? Boş yere pisipisine güç kaybetmeyelim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Homoseksüelliğin bu kadar yayılmasının nedeni nedir sizce?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm homoseksüelliği yaymak için önce kadınları ezdiler, kadınları yok ettiler. Dışarıya çıkmalarını engellediler. Güzel giyinmelerini, dekolte giyinmelerini, bakımlı olmalarını engellediler. Kadının en ufak bir kadınsı hareketini çok büyük bir ahlaki sorunmuş gibi ortaya koydular. Onun yerini de homoseksüel erkeklerle doldurmaya başladılar. Bu İngiliz derin devletinin bir oyunuydu yani deccaliyetin bir oyunuydu. Ama bu oyunu çok geniş çapta tutturmuşlar benim gördüğüm. Bundan sonra kadın hakları ön plana çıkacaktır. Mesela bugün televizyonda gördüm, yine kadın haklarını savunan konuşmalar vardı. Gelenekçiler tamamen tırsmışlar benim gördüğüm. Geri adım atıyorlar. Aydın kesim, ki zamanında bizim yetiştirdiğimiz insanlar bunlar, bak altını çizerek söylüyorum zamanında bizim yetiştirdiğimiz insanlar. Büyük bir atak yaparak kadın haklarını, kadının üstünlüğünü, güzel ahlakını, sevecenliğini, sevgi dolu oluşunu anlatıp aktarıyorlar. Bu çok güzel. Bu böyle üç-beş sene devam etmiş olsa biter. Etmiş olsa derken edecek yani. Onun için benim güzel yüzlümün gönlü çok rahat olsun, her şey hayra gidecek. Senin gibi güzel insanları Allah bir nimet olarak, bir üstünlük olarak yaratıyor. Ama sizin kıymetinizi bilmeyen bir topluluk yaratmak istiyorlar. Kadınlara hakaret edilen, kadınların dövülmesini savunan, onları aşağılayan, değer vermeyen, kadınları yarım varlık olarak gören bir üslup geliştiriyorlar. Bu, onların aşağılık kompleksi içinde olmasından kaynaklanıyor. Ama bundan sonra bunu yapamazlar.

AHMET BÜRKE: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik sert bir açıklama yaptı. “Ana muhalefetin liderinin şehitlerimizin adını anmadan önce ağzını çalkalamasını isteyin. Çünkü bu zat terör örgütlerinin en büyük destekçisidir. Onun için önce ağzını çalkalaması lazım. Ayrıca, ‘aman Afrin’in şehir merkezine girmeyin’ diyerek bu büyük mücadeleye hakaret etmiştir. Artık 2019’da feriştahı gelse kendisini o koltukta tutamaz. 2019’da yolcudur Abbas bağlasan durmaz.”

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam da az değil.

AHMET BÜRKE: “Son günlerde kontrolünü kaybetmesi herhalde bunun bir göstergesidir. Ey Kılıçdaroğlu, istediğin kadar hopla zıpla dövün faydası yok. Seni bekleyen siyasi sondan kurtuluşun yok” dedi.

ADNAN OKTAR: Şimdi bu hopla zıpla sözünü hatırlıyorsunuzdur. Başka orada ne aklınıza geldi Tayyip Hoca’nın konuşmasından? Bir daha anlat bakayım hatırlayacaksınız.

AHMET BÜRKE: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik sert bir açıklama yaptı. “Ana muhalefetin liderinin şehitlerimizin adını anmadan önce ağzını çalkalamasını isteyin.”

ADNAN OKTAR: Hatırlıyor musunuz? Kızdığımda genellikle söylediğim bir söz. “Önce ağzını yıka” diyorum. Şimdi siyasilerde oluyor böyle bu konuşma tarzı. Ben sadece sanatçılara bu tip bir üslubun gitmeyeceğini söyledim. Çünkü mazlum temiz insanlar. Tayyip Hocam sanatçıları bir şöyle moral yönden destekleyecek, onları sevindirecek güzel bir girişimde bulunsun. Onlara maaş bağlasın devlet sanatçısı olarak ilan etsin. Seçelim sanatçıları, mesela Nalan Altınörs, Muazzez Ersoy, Muazzez Abacı bunlar çok değerli büyük insanlar ve Türk Sanat Müziğine, sanata çok büyük emek vermiş sanatçılar. Kategorize ederek hepsine devlet altın madalya verebilir. 5 bin TL de maaş, devlet maaşı. Çok iyi olur, onları psikolojik olarak rahatlatır. Çünkü Allah esirgesin bazen yaşlanıyorlar iş yapamayacak durumda oluyor, bir gelirleri de olmuyor çok ürkütücü bir durum meydana geliyor. Ama o 5 bin TL onlar için bir sigorta olur çok iyi olur. Yani çok feci oluyor, bazen sanatçıları duyuyoruz tek başına vefat ettikleri oluyor. Bunlar çok acı görüntüler veriyor, bunlar ortadan kalkar iyi olur.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, bir son dakika haberi var. Bolu’da deprem olmuş. Merkez üssü Yeşilce’de olan 4.9 şiddetinde saat 12’yi çeyrek geçe deprem meydana gelmiş. Herhangi bir can kaybı olmamış. Ancak depremin sarsıntısı geniş bir alanda hissedilmiş.

ADNAN OKTAR: 4.9 yüksek sayılır evet Bolu’da.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanların rızasını kazanmak ile Allah’ın rızasını kazanmak arasındaki fark nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, Allah’ın rızasını kazanmak normal müminin zaten vasfı olması gerekiyor. Kesintisiz vasfı olması gerekiyor. Onun dışında bir hayat zaten olmaz. Ama insanlar Allah’ı unuttuklarında tek tek insanların rızasını kazanmaya çalışıyorlar, insanları putlaştırıyorlar. Her bir insan onun için ayrı bir put oluyor. Ayrı bir ilah gibi oluyor. Her birine ayrı bir beğendirme stratejisi güdüyor. Bu tabii çok zor oluyor büyük bir ızdırap çekiyor. Bir onun rızasını kazanmak, bir onun rızasını kazanmak, adeta sarhoşa dönüyor. Halbuki sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yaşamış olsa kafası ruhu selamet içinde olacak ve çok rahat edecek. Doğrusu da budur zaten. Onun dışındakilere Allah bereket vermez, denge de meydana getirmez, huzur da meydana getirmez. Allah’ın Kendine has bir boğma sistemi vardır o boğma sistemi devreye girer. Sessiz sedasız o kişiyi boğar.

AHMET BÜRKE: Adnan Bey, Allah bir ayette, şeytandan Allah’a sığınırım, “Bir sahibi olan köle mi daha hayırlıdır yoksa sahibi yüzlerce olan köle mi?”

ADNAN OKTAR: Tabii güzel.

VTR: Sakarya’dan Emir. Neden unutkan oluruz?

ADNAN OKTAR: Emir, çok sıkıntılı insanlar güzel yüzlüm. Her şey, babasından çekiniyor, annesinden çekiniyor, dayısından, sokaktaki adamdan, öğretmeninden, patronundan, işyerinden, satıcıdan, bakkaldan, kasaptan, sokakta yürürken insanlardan, herkese karşı teyakkuz halinde olduğu için beyni kasılıyor yani kafası kasılıyor. Beyin kasıldığında beyin damarları daralıyor ve beyine kan gitmeyecek hale geliyor. Beyine kan gitmedi mi de hafıza merkezinde unutkanlık meydana geliyor. Ana nedeni bu yani beynin kasılmasıdır. Beyin normal fonksiyonlarında çalışırsa unutkanlık olmaz ama insan sürekli üzülüyor kasılıyor, şuna kafasını takıyor, buna kafasını takıyor o zaman hem dikkati kapanır mesela çok iyi bildiği bir şeyi yapamayacak hale geliyor. Hafızası da bozulur yani bir şeyi hatırlayamaz. Daha yeni yemek yese bile onu bile unutur çok sıkıldığında telaşe ettiğinde. Onun için sıkılmamak lazım, üzülmemek lazım. İnsanın kendinin germemesi, Allah’a kendini bırakması teslim olması lazım. Hatta Kuran’da bu çok manidardır, “bir şeyi unuttuğun vakit” diyor Allah “Allah’ı an.” Çünkü Allah’ı andığında gevşeyecek ve rahatlayacak, beyni de gevşeyip rahatlayacaktır yani beyin damarları normal çalışır hale gelecektir. Dolayısıyla unutma kalkacaktır. Allah o ferahlatıcı rahatlatıcı tespih yönünü hatırlatıyor, tabii. Mesela “Allahu Ekber” diyor “Allah büyüktür” diyor. O zaman insanları putlaştırmaktan vazgeçmiş oluyor o anda. O bütün gerginlik üstünden gidiyor, korkusu da gidiyor. Allah’ın büyüklüğünü fark edince Allah’ın gücüne sığındığında beyni normal fonksiyonuna dönüyor yani gevşeme meydana geliyor. O damarlardaki kasılma açılır o anda.

Evet.

AHMET BÜRKE: Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü Denizli konuşmasında vatandaşlara yine ölümü hatırlattı. “Hepimiz ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Topraktan geldik toprağa gideceğiz. İki metrelik yer, bizi oraya yerleştirecek imam ne diyecek; ‘er kişi niyetine’ diyecek, cumhurbaşkanı niyetine demeyecek. Oraya gömecekler, gömdükten sonra inanın eğer yetiştirebildiğimiz iyi evlatlar varsa arkadan dualar gelir. Ama yoksa bir daha seni hatırlamazlar bile. Biz de ne yaparsak baki, inşaAllah. Bunu başarırsak ne mutlu bize” dedi.

ADNAN OKTAR: Çok güzel demiş. Nerede görülmüş böyle ölümü hatırlatan cumhurbaşkanı? Ben çok cumhurbaşkanı gördüm. Hiç kimsede böyle Allah’ı anan çok nadir. Süleyman Demirel’de çok nadir olurdu, Turgut Özal’da çok nadir olurdu “Allah’ın izniyle” derdi ona benzer. Ama Tayyip Hoca gürül gürül Kuran-ı Kerim tilavet ediyor, sık sık Allah’ı hatırlatıyor ve konuşmaları hep insanların moralini, şevkini yüksek tutacak mahiyette oluyor, isabetli ve güzel konuşuyor. O Anadolu delikanlısı o yüzden çok kızıyorlar. Böyle enteller danteller böyle işte kendini daha yüce, kültürlü, görgülü görenler Tayyip Hoca Anadolu delikanlısı olduğu için onu köy delikanlısı olarak görerek ona öfkeleniyorlar. Halbuki o köy delikanlısı olduğu için, Anadolu delikanlısı olduğu için biz onu seviyoruz. O yüzden milletle o çok rahat anlaşıyor. Milletin dilini acılarını çok iyi biliyor. Millete tepeden bakmıyor, millete “ben sizin hizmetçinizim, ben toprağım” diyor yani “siz yüce olansınız” diyor. O yönden çok isabetli. Yalnız Tayyip Hocam hükümete laf söyletmesin. Şu adalet konusunda da sorsun “nedir derdiniz, mesela hangi konularda adaletsizlik görüyorsunuz söyleyin hemen halledelim” desin. Sözlü söylesin yani. Mesela sanat, kültür, estetik bu konuda çok itirazlar oluyor. Gereksiz bu. Der ki mesela “Ben sanata, kültüre, kaliteye çok önem veriyorum, bakanlık da kurduk, yeni bakanlık da kurabiliriz ne gerekiyorsa yaparız, önerilerinizi söyleyin her şeyi yapalım.” Bunları söylesin Tayyip Hocam. Dekolte hanımlarla resim çektirsin. Tayyip Hocam dekolte hanımlarla resim çektirmek, fasıl yapan eğlenen insanlarla birlikte oturmak, onlarla beraber fotoğraf karesine girmek gibi güzel uygulamalara devam etsin. AKİT’in bağırmaları çağırmaları onu yüceltir daha çok oy almasına neden olur. AKİT’in muhalif olması onun için çok iyi. Yani onlar ona karşı olsunlar. Karşı oldukça daha çok oy kazanır. Ve İngiliz derin devletiyle bağlantılı olduğundan şüphelendiği her kişiyi yanından uzaklaştırsın. Şöyle tabii; İngiliz derin devletiyle adam direkt bağlantılı değildir de ama dolaylı bağlantı oluyordur. Adamlar silsile yoluyla ona yanaşıyordur onun belki haberi yoktur, böyle kişileri mutlaka yanından uzaklaştırsın. Adalet konusunda da açıkça sorsun “arkadaş, nerede sıkıntı var, nedir derdiniz, problem olan yerleri hemen düzeltelim” desin. Kalite, sanat ve estetik konusunda da kesintisiz açıklamalar ve uygulamalar olsun. Bakanlık kurulsa çok güzel olur, bekliyorum. Kalite sanat estetik bakanlığı. Kaliteyi ön plana alan bir çalışmamız olsun. Bir adını koyalım arkası gelir. Tayyip Hoca’nın nerden adam bulacağız diye düşüneceğini zannetmiyorum çünkü rahatça buluruz. Sanat deyinde tabii sadece ebru sanatı veyahut hat sanatı olmaması lazım. Bütün sanat dallarının gelişmesi lazım. Avrupa sanatının da gelişmesi gerekiyor. Bunlara özen gösterirsek büyük şehirleri çok rahat alabiliriz, sahil kentlerini de çok rahat alabiliriz. Dekolteye çok laf ediliyor, kadınların özgürlüğünün üstünde çok duralım. Kadınlar istediği gibi giyinsin. Mini etek de giyinsin, dekolte de giyinsin, eğlensinler, dans etsinler, plaja da girsin. Biz modern sağı temsil ediyoruz. Modern sağın içerisinde alabildiğine özgürlük sağlayalım.

Mesela bu Muhammed Selman çok iyi, Suudi Kralı Muhammed Selman yani Veliaht Prens. Atakları, faaliyetleri benim anlatımlarımın birebir aynısı. Ben yüzlerce kitap göndermiştim ona ve arkadaşlarına çevresine, bak etkisini görmeye başladık elhamdülillah. Gayet güzel. Yani diğer Arap ülkeleri de aynı çizgide olursa şahane olur. İran da aynı çizginin içine girsin. İran hiç çekinmesin modernliğin kapısını açsın. Evet, bu delikanlıyı tebrik ediyoruz. Bayağı aklı başında bir delikanlı, samimi de.

Muazzez Ersoy, bir kere devlet övünç madalyasına tam aday bir insan mükemmel mükemmel ahlaka sahip çok asil bir insan, çok değerli, yüce bir insan ve gerçek sanatçı. Mesela Nalan Altınörs’ler diğer muhterem sanatçılarımız hepsi birbirinden değerliler. Lütfen değerlerini bilelim. Yani devlet onları yüceltsin, onore etsin bunu halk görsün. Sanatçıya saygıyı sevgiyi insanlar görsünler.

AHMET BÜRKE: Adnan Bey, Prens Selman ABD ziyareti kapsamında Time Dergisi’ne verdiği röportajda ülkesinde cinsiyet eşitliği alanında attığı adımlardan bahsederken, bir kez daha Hz. Muhammed (sav)’in eşlerini örnek gösterdi. Kadınların toplumsal hayata daha fazla katılmasının muhafazakarların tepkisi çektiğini hatırlatan Prens, “Eğer birisi çıkıp da kadınlar spor müsabakalarına katılamaz derse ona Peygamberimiz (sav)’i hatırlatalım. Hz. Muhammed (sav) eşiyle yarışırdı. Eğer birisi çıkıp kadınlar iş dünyasına atılamaz derse ona da Hz. Muhammed (sav)’in iş kadını olan eşini hatırlatalım” diye konuştu.

ADNAN OKTAR: Aferin benim aslanıma, aferin delikanlıma. Türkiye hükümeti de desteklesin bu yakışıklı delikanlıyı. Bayağı iyi gidiyor hayırlı yolda gidiyor. Bütün Arap ülkeleri bu şekilde aydınlanırsa İsrail’le de dostluk pekiştirilirse, Filistin’le aradaki o kardeşlik bağı mükemmel hale getirilirse ortalık cennete dönecek. Bir an önce bunu yapalım.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Kardeşlerimiz 5 Nisan’da Antalya Kepez’de düzenlenen kitap fuarında Sayın İclal Aydın Hanımefendi’ye sizin “Resulullah (sav)’in Dilinden Cennet” kitabını hediye ettiler.

ADNAN OKTAR: İclal, güzel kızdır o çok hanım, efendi bir kızdır. Allah ömrünü uzun etsin. Ahlakı da güzel kendi de güzel çok efendi muhterem bir kız o.

Evet.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: AK Partili Metin Külünk, gençlerin hızla deizme doğru kaydığını söyledi. “Eğer tedbir almazsak bu milletin evlatlarını 10-15 yıl içinde bekleyen tehlike Kuran’sız İslam ve Peygamber’siz Kuran hatta daha da ötesi deizm. FETÖ belasını savdık Ama Türkiye kendi başına bırakılmayacak. Şimdi Allah’ın varlığını kabul eden ama Allah’ın yeryüzüne karışmayacağını iddia eden ve her noktada sirayet edecek deizm isimli yeni tehlikenin farkında olun” dedi.

ADNAN OKTAR: Metin Külünk, görebiliyor muyuz? Aferin Metin’e çok doğru güzel söz söylemiş. Çok hayati bir konu. Hiç önem vermiyor bir kısım sağcılar gevrek gevrek konuşuyorlar. O gevreklikleriyle de milletin onların kafasında olduğunu düşünüp AK Parti’nin kesinlikle sürekli iktidarda kalacağını ve onun o mübarek yüzü yüzünden oy aldıklarını falan düşünüyorlar. Öyle bir şey yok. Tayyip Hoca’nın o ihlaslı samimi tavrından dolayı millet bir sempati duyuyor Tayyip Hoca’ya sevgi duyuyor ve zemindeki bizim yaptığımız yoğun imani çalışmalarla iman muhafaza ediliyor. Bir ayna yansıma sistemi uyguluyoruz. Bunun sonucunda hem Darwinizm’i yerle bir ettiğimiz için, hem iman hakikatleri hem Kuran mucizeleri anlattığımız için ve kararlı imanlı duruşumuzdan dolayı Türkiye’de iman ayakta kalıyor. Yoksa çoktan yerle bir olurdu ortalık Allah esirgesin. Çünkü yoğun Darwinist propaganda var nefes almadan devam ediyor. En büyük alim dediğin adamlar bile çaktırmadan el altından Darwinizm’i anlatmaya devam ediyorlar. Hatta diyor “Darwinizm’e karşıyım” diyor yine Darwinizm’i savunuyor. Abdülaziz Bayındır’ı gördünüz, anlatıyor “karşıyım” diyor bakıyorsun yine aynı şeyi anlatıyor.

AHMET BÜRKE: Metin Külünk açıklamasının devamında gençlere maneviyatlı olmalarını tavsiye etti. “Gençler, dünya insanlığının bir kez daha düştüğü yerden ayağa kalkmak için sizi beklediğini bilin. Anadolu toprakları insanların beklediği bu medeniyetin üzeri küllerle örtülmüş yuvasıdır. Bu topraklarda genç olmak, siyaset yapmak sadece bu topraklara ait olmayı emretmez. Bu topraklarda değer sahibi olmayı ve insanlık için büyük bir sorumluluğu kuşatmayı emreder. Siz bu dünyanın hep en iyisi olmayı hedefleyin hiç boş vakit geçirmeyin” dedi.

ADNAN OKTAR: Şimdi Metin Külünk çok güzel konuşmuş ama bu çok beylik söz olarak kabul edilir bunlar. Yani imani konuda faydası olmaz bunların. Yani adam eğer ateist yahut deist olacaksa bu konuşma onun için yeterli olur. Bu, deizmi ortadan kaldıran bir konuşma değil. “Beyler işte Anadolu sizi bekliyor, işte çalışkan olun dürüst olun.” Adam bunu dinlemez. Bununla olmaz yani iman hakikatleriyle, Kuran mucizeleriyle olur bu ve samimi imanla olur. Burada çok büyük bir hata yapılıyor. Ne şiirlerle, ne kahramanlık destanlarıyla böyle bir şeyi muhafaza etmek mümkün değil. İman kayar gider, olmaz böyle şey. Karşımızda çünkü Darwinist-materyalist eğitim var. Biz onlara şiirle cevap veremeyiz etkisi olmaz. Veyahut işte “siz şöyle kahramansınız böyle yiğitsiniz, Anadolu çocuğusunuz” bunlar da etkili olmaz. Bu deneniyor zaten anlatılıyor, bunlardan etki çıkacağını düşünmek çok yanlış olur. İşte “gençler, nasihat ediyoruz sizlere” falan işte “edepli olun adaplı olun” falan. Gelenekçi açıklamalarla gençlerin imanlarını muhafaza etmeleri mümkün değil. Dünyada yer yerinden oynuyor sen orada adama bambaşka bir üslup kullanıyorsun.

Bakın, Hz. Mehdi (as)’ın zuhuru öncesi görüyor musunuz deizm ve ateizm akıl almaz yayılıyor. Yani Allah tek kurtuluş Mehdi’dir imajını beyinlere oturtuyor şu an. Bütün dünya, bütün Avrupa falan hep deist ve ateist oluyor şu an. Ama akıl almaz bir sürat kazandı yani. Bir tek Türkiye’de çok yüksek bir iman direnci var kaynağını da biliyorlar. Zaten adamlar açık açık yazıyorlar.

VTR: Hristiyanlıkta peygamber inancı var mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, şimdi öyle bir acayip konuma geldiler ki onlar, geçmiş peygamberleri peygamber kabul ediyor “onlar peygamberdi” diyor. Ee, Hz. İsa Mesih (as)? Birden orada duruyor “yok o peygamber değil Allah” diyor. Diğerleri peygamber olduğuna göre, diğer peygamberler de “peygamber gelecek” diyor. Diğer peygamberler “Mesih gelecek Moşiyah gelecek” diyor “Allah gelecek” demiyor kimse. Bak, “Mesih gelecek” diyor, değil mi? “Hz. İsa Mesih (as) gelecek” diyor, Tevrat’ta öyle geçiyor “Mesih gelecek.” Allah gelecek demiyor, onları da kabul ediyorsun. O zaman “gelen Mesih’tir” de. “Yok, Allah” diyor. Kardeşim, geçmiş peygamberleri kabul etmiyor musun? Ediyorsun. Onların sözlerini de kabul ediyorsun. O zaman niye ona Mesih demiyorsun da Allah diyorsun? Mesih olan peygamber. Ama Allah demen, işte sonucunda deist-ateist oldu gençler. Alay eder gibi. Yiyen, içen, uyuyan bir insan sen Allah dersen ne olur? Adam ateist olur tabii ki. Tabii ki derken olmamaları lazım, Hakk’ı aramaları lazım.

Avrupa’da kiliseye gidenler artık parmakla sayılıyor. Sen alay eder gibi “Allah” diyorsun heykele “bu Allah” diyorsun. Adam gelir mi? Zekasıyla alay eder gibi konuşuyorsun. Desene peygamber, Allah’ın peygamberi de. Allah’ın tecellisi de, ama Allah niye diyorsun?

Evet, dinliyorum.

VTR: Yeni doktor olanlara tavsiyeleriniz neler?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, tabii doktorluk çok asil bir meslek. Fakat yıpranmamanız çok önemli, uykunuza çok dikkat edin. Yemenize, içmenize, sağlığınıza çok dikkat edin. Doktorları koruyucu tedbirler en yüksek düzeye çıkartılması lazım. Bir kere fiili saldırıya karşı güvenlik odaları yapılması sığınak tarzında, bunlar çok önemli. Çünkü özellikle acilde çalışan doktorlar çok büyük bir risk altında oluyorlar. İkincisi, maaşlarının makul ölçüde olması. Üçüncüsü, çok fazla nöbette bırakılarak yıpranmalarını sağlayan bir sistem var onun düzenlenmesi gerekiyor. Canımın içi, bir kere sağlıklı olmaları en büyük sorun o. Doktor deyince çelik gibi böyle, adam mesela grip hapşırarak doktorun yanına giriyor. Ona da bulaştıracaksın veyahut yara-bere içerisinde insan. Onunla bitmiyor öbürü geliyor öbürü geliyor çok zordur doktorların görevi. Doktora çok anlayışlı ve çok şefkatli olmak lazım. Çok asil varlıklar onlar, çok değerli varlıklar. İdeolojileri de önemli değil, hepsine sevgi saygı göstermek lazım, koruyup-kollamak lazım. Doktorların da tabii çok hoşgörülü, güleç yüzlü, sevecen, hayata sürekli neşeli bakan, herkese güzel davranan insanlar olması lazım. Veli ruhlu, derviş ruhlu olmaları lazım. İyi niyeti, sevecenliği hiç bırakmamaları gerekiyor. Birçok doktor böyledir aslında. Ben doktor olup da ahlaksız, ters bir adama hiç rastlamadım. Hep böyle neşeli, sevinçli, kibar, saygılı, nezih varlıklar, nezih insanlar. Ama işte devletçe ve milletçe desteklememiz gerekiyor. Şartlarını sen zorlarsan bu insancıl bir hareket olmaz. Benim canımı bir daha göreyim.

VTR: Yeni doktor olanlara tavsiyeleriniz neler?

ADNAN OKTAR: Canımın içi benim anladığım herhalde tıpta okuyorsun sen ve yeni bitirmişsin ve başörtülüsün. Çarşaf olarak örtüyorsun, dindar olduğun belli. Çok nurlu, tertemizsin, çok güzel bir insansın. Allah sana uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Cennet arkadaşı olmamız önemli. İnşaAllah seninle cennet dostu oluruz. Yaşadığın müddet içerisinde de çok faydalı olacağın anlaşılıyor. Yüzün tertemiz, nur gibi elin-yüzün. Canımın içi, doktorlar zaten güzel ahlaklılar ben ne diyeyim onlara? O çileden mi bilmiyorum. Genel elden ele geçen o tarikat yapısı gibi, güzel ahlak silsilesinden midir bilmiyorum ama nefis ahlakları, çok güzeller. Sert olmaması lazım bir doktorun, ters olmaması lazım. Mutlaka anlayışlı olması lazım. Sinirli olduğunda görev yapmaması gerekiyor o anda dinlenmesi gerekir. Mutlaka başka doktor yerine gelmesi gerekiyor. Hastaya karşı doktorun anlayışlı olması çok çok önemli. Bir de korkutucu olmaması lazım. Her şeyin kolay olduğunu göstermesi gerekiyor. Tehlikeli, riskli bir görüntü vermemek ve süratle hastayı rahatlatmak önemli. Mesela farz edelim röntgende bir şey görüyor “bu hiç normal bir şey değil, kötü bir şeye benziyor” diyor. Öyle niye diyorsun? Deme öyle. Böyle “iyi huylu bir tümöre benziyor bu” dersin ondan sonra “kolay bunu hemen bir yarım saat bile sürmez alırız gayet de iyi olursun” yani yavaş yavaş dozu arttırmak. Hakikaten kötü huylu da olabilir ne fark eder? Yani her yerde doktorun sevecen davranması önemli. Ama doktora da mesela lokantaya gitti doktor, nasıl anlayabiliriz? Tanıyorsa eğer onu, doktor olduğunu biliyorsa lokanta sahibinin ondan para alması çok ayıp. O seni muayene ederken falan bütün ağırlığıyla, bütün iradesiyle o hizmeti yapıyor yani şimdi yakışık alır mı? Almaz. Veya bir tatil köyüne geldi doktor ne olacak onun parasını ihya mı alacaksın? Alma. Rahatça tatilini bedava yapsın. O parası ona kalsın, kendine daha iyi bakar, daha güzel hizmet eder. Mesela her yerde hürmet mesela tatil köyünde her yerde “oo doktorum hoş geldiniz, nasılsınız efendim buyurun” falan güler yüzlü, o zaman kendini daha iyi yetiştirebilir, moral yönden çok güçlü olur. Her yerde ihtimam görmesi gerekiyor ama her yerde istisnasız. Her yerde sözünün geçmesi gerekir. Evet, benim güzel yüzlümle inşaAllah cennette arkadaş oluruz, dost oluruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ailesi tarafından zorla kapatılan bir kişi sevap kazanır mı?

ADNAN OKTAR: Tabii kazanır yakışıklım çünkü çile çekmiş oluyor ama onu tabii Allah rızası için yapması lazım yoksa bir dinsiz Allah’ı inkar etmiş ama terörist falan diye babası, ailesi çekilip bir yere hapsediyor, bir sevap kazanmaz o. Ama mümin bir genç kız mesela farz edelim İmam Hatip’te okuyacak ama okutmuyor ailesi onu kilitliyor veyahut işte İlahiyat Fakültesine gidecek ama okutmuyorlar veyahut Müslümanla birlikte olacak namaz kılacak, İslam’ı yaşamak istiyor ama onu kilitliyorlar. Müslümanlara sevgisini ifade edecek bir toplantıya katılmak istiyor müsaade etmiyorlar bunlardan sevap kazanır tabii.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: İlahiyatçı Cemil Kılıç Oda TV’de yazdığı makalede deizmle ilgili şunları yazdı: “Öncelikle ifade edelim ki, deizm kesinlikle bir inançtır. Deizmde temel işlevi yaratmak olan bir Tanrı inancı vardır. Deizm bir inanç olduğundan deistleri de doğal olarak inançlı kimseler olarak görmek durumundayız. Dinci çevreler deizmi inançsızlık olarak göstermek istiyorlar, böylece muhtemel deist adaylarını engelleyebileceklerini sanıyorlar. Oysa bu mümkün değildir” dedi.

ADNAN OKTAR: Deist yani dini kabul etmeyen anlamına gelmiyor mu? Dinsiz oluyor işte dini kabul etmeyince dinsiz olmaz mı? Herhalde şaka yapıyor o arkadaş. Bilmiyorum ben şaka yapıyor o gibi geliyor. Adam Allah’ı kabul ediyor, dini kabul etmiyor, nasıl din kalmıyor işte “hiçbir dini kabul etmiyorum” diyor. Dinsiz olur bu kadar açık. Dini kabul ediyorum dediğinde dindar olur.

HÜSNA KARAKUŞ: Devamında da şöyle söylüyor Cemil Kılıç. Deizmin cemaatlere, şeyhlere, tarikatlara karşı bir inanç olduğunu ve Türkiye’deki deist yönelişin yakın bir zamanda cemaat, tarikat, şeyhlik gibi kurumları yok edip tarihin çöplüğüne göndereceğini iddia ediyor. Ayrıca deizm inancıyla Atatürk’ün düşünce yapısının da tamamen özdeşleştiğini çünkü Atatürk’ün de cemaat ve tarikatlara karşı bir insan olduğunu söylüyor. “Atatürk de din özel yaşamın konusu olsun ama hukuksal siyasi yapıdan uzak dursun düşüncesindeydi. Aynı deizmde olduğu gibi, bu nedenle bazı çevreler Atatürk’ün deist olduğunu söyler” dedi.

ADNAN OKTAR: Yok yok Atatürk alenen dindar. Peygamberimiz (sav)’i acayip övüyor, İslam dininin de yüce ve hak bir din olduğunu, en son din olduğunu ve mükemmel bir din olduğunu, kusursuz bir din olduğunu Peygamberimiz (sav)’in de hak ve kusursuz bir peygamber olduğunu, ona tam uymak gerektiğini açık açık söylüyor. Deistlikle Atatürk’ün uzaktan yakından alakası yok. Ama deist gençler var, onlar potansiyel Müslümandır zaten her an Müslüman olmaya hazır gençlerdir. Ama deist olanlar Mehdiyet’le kısa sürede ehli iman ve Müslüman olacaklardır. O konuda da kesin müjdeyi veriyorum. Hatta diyor ki Atatürk: “Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (sav)’in hak peygamber olduğundan şüphe edenler şu haritaya baksınlar. Ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed (sav) bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir’de kazandığı zafer fani insanların karı değildir. Onun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır” diyor. Nerde burada deistlik?

GÖRKEM ERDOĞAN: Atatürk’e Adnan Bey, sizin kitabınızda da var Atatürk’ün dindarlığı ile Samimi Dindar Atatürk kitabınızda. Elmalılı Hamdi Yazır tefsirini yaptırdı ve on bin takım bastırdı ve halka ücretsiz olarak dağıttırdı.   

ADNAN OKTAR: Evet, Atatürk’ü Türkiye’de sevdiren benim. Gelenekçi Ortodoks çevrede Atatürk tanınmıyordu. Mesela bu “Samimi Bir Dindar Atatürk” yeni baskısı elli bin adet yine yapıldı dördüncü baskısı ve birinci hamur renkli. Türkiye ilk defa Atatürk’le ilgili kaliteli kitap basan benim. Daha önce hep üçüncü hamur ve kalitesiz, ne olduğu anlaşılmayan kitaplardı. Atatürk’ün dindarlığını, dürüstlüğünü, iyiliğini, güzel ahlakını halka bilimsel delilleriyle tam net kaynaklarla anlatan benim.  Mesela bu kitap da yine “Gerçek Atatürkçülük” dördüncü baskısını yaptı. En kaliteli Atatürk’ü anlatan eserlerden biri de budur. Birinci hamur bu da elli bin baskı yaptı yani bir baskıda elli bin basılıyor.

Evet, dinliyorum.  

VTR: Neden hep zengin insanların arkadaşı olma eğilimi vardır?

ADNAN OKTAR: Yani insanlar genellikle hep zenginlerle neden arkadaş olurlar?  Birçok nedeni var tabii onun. Bir kere zenginin ona sağlayacağı imkanları düşünür. Mesela rahat bir ev, rahat yiyecekler, rahat arkadaşlık imkanı. Fakirin evi olmayacağını düşünür, ona sunacağı bir şey olmayacağını düşünür. Fakirin geçim derdinde olduğunu düşünür. Ama zenginin geçim derdi yoktur. Daha çok işte eğlence, sohbet, konuşmanın peşindedir buna benzer yüzlerce neden çıkar ama o kadar da haksız değiller. Ama zengin olup da ahlakı bozuk olan bir insan tabii tahammül edilir gibi olmaz çok rahatsız edici olur. Fakir ama ahlakı çok güzel, sevecen, sevgi dolu bir insan da daima aranan bir insandır dolayısıyla orada kesin bir kural oluşmaz. Ama genellikle tabii zengin rahatlatıcıdır çünkü imkanlarıyla, çevresiyle daha güçlüdür ve tercih sebebi olabilir ama ahlakı güzel olması şartıyla.

Evet, dinliyorum.       

VTR: Övgü almak, gösteriş neden zevklidir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere şunu söyleyeyim sakalın yakışmış, yüzün de çok güzel düzgün, kafa yapın falan çok Avrupai ve bayağı güzel görünüyorsun, gözlüğün de iyi olmuş yani özetle çok yakışıklı güzel bir delikanlısın. Allah sana uzun ömür versin, cennetiyle seni sevindirsin. Cennette de arkadaş, dost etsin Allah. Övgü almak eğer gerçekten hak edilen bir övgüyse çok iyi bir şey. Karşılıklı sevgiyi artırır. Mesela dürüstlüğünü övebilirsin, akıllılığını övebilirsin, cömertliğini, temizliğini övebilirsin başkalarına bu güzel örnek olur, çok faydalı. Övgü bir güzel ahlaktır. Cennette de Allah müminleri övüyor. Müminler Allah’ı överler. Övme bir sevgi gösterisidir, karşılıklı bir sevgi gösterisidir. Mesela güzel bir kadını övmek gerekir her şeyini yani mükemmel olan her yönünü övmek lazım. Güzel bir çiçeği övmek lazım. Güzel bir hayvanı övmek lazım. Bu, sevgiyi ciddi şekilde artıran mühim bir ibadettir övgü. Zaten güzel yüzlüm Allah gösteriş yapalım diye güzelliği yaratıyor. Bak güzellik gösteriş yapılırsa güzellik anlaşılır, kapalı olursa güzellik olmaz. Onun için ben mesela kadınların çok bakımlı olmasını, süslü olmasını onun için istiyorum. Güzel ama kadını sadece toprak görüyor sonunda öyle şey olur mu? Kocası diyor o da zaten sığırın teki çıkıyor bazı vakalarda dolayısıyla güzel kadının görülmesi lazım. Güzel bir çocuğun görülmesi lazım. Resimleri yayınlanması gerekiyor gerekirse. Mesela sokakta geziyor güzel bir çocuk herkesin onu övgüyle Allah’a hamd ederek onun bir nimet olduğunu vurgulamaları gerekir. Güzel bir kadın da güzelliğiyle maşaAllah diyeceksin, takdir edeceksin temizliğini, kalitesini, aklını, fizik güzelliğini, ihtişamını her şeyini takdir edeceksin ki, Allah’ın nimetine o takdir olmuş oluyor. Allah’ı takdir etmiş oluyorsun o yüzden güzel bir şey övgü de, takdir de çok güzel duygular bunlar.

HÜSNA KARAKUŞ: Antalya’da akşam saatlerinde kent merkezindeki farklı birliklerde görevli çok sayıda asker yüksek ateş ve zehirlenme belirtileri nedeniyle Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildi. Farklı birliklerdeki askerlerin şikayetlerinin benzer olmasından yola çıkan sağlık görevlileri gıda zehirlenmesi şüphesi üzerinde dururken, askerlerin sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi.

ADNAN OKTAR: Ama bu FETÖ’cü ahlaksızlığı da olabilir ona bir bakmak lazım daha önce de oldu bu. Böyle şeylerde çok titiz davranmak lazım.

1923 yılında Rahmetli Atatürk’e Kuran-ı Kerim hediye ediliyor. Diyor ki: “Bence kıymetini takdire imkan olmayan bu hediye Kuran-ı Kerim’i en derin hürmetkar din duygularımla muhafaza edeceğim.” Ne kadar güzel insan ve kurduğu cümlelerin mükemmelliğine bak.

Deist inanca göre tek Tanrı vardır ama dünyaya veya evrenin işleyişine müdahale etmez; çok mantıksız. Bir deist tüm dinleri reddediyor. Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul ediyor. Evreni bir Tanrı’nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan bir görüş, vahyi reddediyor tabii yani Allah yaratmış ama haberi yok dünyadan diyor. Mesela kuşları yaratıyor, böcekleri yaratıyor, hücreyi, molekülü, atomu yaratıyor, atomun dönüşünü hepsini yaratıyor ama hiçbirinden haberi yoktur diyor. En eski deist Ebu Cehil ve onun yandaşları en eski bilinen. En eski deist derneği Mekke müşriklerinin kurduğu Daru’n Nedve denilen mekan. Bu ateistler ve deistler orada toplanıyorlar Daru’n Nedve’de. Ebu Cehil de oraya geliyor. Mekke müşrikleri Yahudiliğe ve Hristiyanlığa, peygamberlere, kitaba inanmayan insanlar ama sadece Allah’a inanıyorlar. Mesela Peygamberimiz (sav)’in on üç yıllık Mekke döneminde ona karşı direnen Mekkelilerin epey bir bölümü deist. “Allah vardır, evreni yaratmıştır ama artık evrene müdahale etmiyor” diyorlar. Tabii halen de “haberi yok” diyorlar Allah’a. İnsanlardan, olaylardan hiçbir şeyden haberi olmaz. Yaratmıştır tek başına duruyor diyorlar görmez de, haberi de olmaz, bilmezler. Bir ilah, bir sonsuz güce sahip yaratıcı için bunun söylenmesi inanılır gibi değil. “Allah yarattı” diyor “ama yarattıklarından şu an haberi yok” diyor. “Göremiyor” diyor, “duyamıyor ve bilemiyor” diyor. “Ama ben görüp duyuyorum” diyor “ama Allah görüp duyamıyor ve bilemiyor” diyor. Akıl almaz acizlik ithamı var Allah’a karşı haşa.

VTR: Sizce Mehdi (as)’ın imamlığı ne zaman yayılmaya başlayacak?

ADNAN OKTAR: Benim canım son derece güzel ama harikulade güzel yabancı artistlere, yabancı 1940’ların artistlerine benziyor. Yüz hatları harikulade güzel, saçı da son derece kaliteli, doğal sarışın gibi görünüyor bir hayli güzel. Allah ona uzun ömür versin. Allah cennetiyle onu şereflendirsin. Cennette de inşaAllah dost, arkadaş oluruz o çok önemli çünkü doya doya onu görmem gerekiyor.

Şimdi bu deistlik, ateistlik şu bu falan yayılacak anlayacaklar ki, gelenekçi sistemle falan insanların beynini uyuşturma devri bitti, hiçbir şey yapamayacaklarını anlayacaklar. Dinsizlik de çok ciddi bir tehlike olarak yayılınca Mehdiyet’in dışında bir yol kalmayacak. Bir anda hepsi birden Mehdiyet’e destek vererek Mehdiyet dünyaya hakim olacak konu bu.

Necip Fazıl’ın şiirleriyle şunun bunun şiirleriyle böyle mugalata yaparak işte Anadolu’daki yiğitliğimiz falan buna benzer sözlerle imanı muhafaza mümkün değil, Kuran’ı muhafaza. Hayır bunlar güzel şeyler ama bu ancak iman ettikten sonra bir anlamı olur, bununla imanı sağlayamaz. İman hakikatleri ve Kuran mucizeleriyle bilimsel ve doyurucu cevaplar vermeleri lazım. Hatta Peygamberimiz (sav) diyor “iman İstanbul’a toplanır” diyor. Bak “bütün dünyada iman sadece İstanbul’a toplanır” diyor, net hadis. “Hiçbir yerde iman kalmaz iman İstanbul’a toplanır” diyor. 

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Rusya’nın garantörlüğünde 22 Mart’ta Doğu Guta’dan zorunlu tahliyeler başlamıştı. Beş bin civarı sivil Suriye’nin kuzeyindeki muhaliflerin kontrolündeki bölgelere gönderilmişti. Duma’ya saldırılar da büyük oranda durmuştu ancak son iki gündür saldırılar yeniden başladı. Son olarak bugün Doğu Guta’daki sivil savunma ekipleri Esad rejiminin düzenlediği kimyasal gazlı silah saldırısında kırk sivilin öldüğünü duyurdu.

ADNAN OKTAR: İşte Allah’a inanç zayıflayınca bunlar oluyor ve olacağını da Tevrat ve Kuran, İncil uzun uzun anlatıyor. Bu tip olayların olmasıyla ilgili ayetler Kuran’da yüze yakındır. Tevrat’ta yine yüzlercedir. İncil’de de yüze yakındır. Allah’ın hükmü uygulanmadığında ülkelerde felaket ve yıkım olacağına dair hükümler çok nettir.

Kuran’da deistlerin durumunu anlatan çok fazla ayet var. Mesela Ankebut Suresi, 61’de şeytandan Allah’a sığınırım. “Andolsun ki onlara:” yani deistlere “Gökleri ve yeri kim yarattı,  güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?” diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?” O zaman neden inanmıyorsunuz diyor Allah’ın hükümlerine vahye. Allah’a inanıyor ama dine inanmıyor. Yine Ankebut 63‘te bu deistlere “Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'ındır." Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.” Yani peygambere ve Allah’ın gücüne inanmıyor. Allah’a inanıyor fakat gücüne inanmıyor. Yine Zümer Suresi, 38’de deistlere “Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi?" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." Çünkü şuursuzluğa inanıyor. Şuursuz bir bağlantıya inanıyor.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Bakterilerin bazı özelliklerinden bahsetmek istiyoruz. Atılan çöpler parçalanmaya başlıyor bakterilerle ve bir süre sonra kayboluyor. Bu işlemi yapanlar bakteriler, vücuttaki atılan çöpleri parçalayanlar.

GÜLEN BATURALP: Bakteriler cansız maddelerin her bir parçasını parçalara bölerek mineraller haline getirirler ve canlılar bu minerallerden yiyecek olarak faydalanırlar.

HÜSNA KARAKUŞ: Bakteriler suyumuzu temizlerler, toprağı verimli hale getirirler.

GÜLEN BATURALP: Ve okyanusları dolduran siyanobakteriler var bunlar algler ve diğer mikroorganizmalarla her sene 150 milyar kilo oksijen üretiyorlar. MaşaAllah.  

ADNAN OKTAR: Güzel. Tabii ki oradaki görüntülerin mükemmelliği ayrı onu da ayrıca vurgulayalım.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanların beğenisini kazanmak önemli mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki güzel yüzlüm beğeni demek güzellik demek, güzellik demek sevgi demektir. Mesela bir kadın güzelliğiyle beğeni kazandığında sevgiyi kazanmış oluyor ve seviliyor ve seviliyor. Allah’ın istediği şeyi yerine getirmiş oluyor. Dolayısıyla ibadet yapmış oluyor. Beğenilmek çok önemlidir, beğendirtmeye çalışmak çok önemlidir. Kıyafetiyle, tavrıyla, temizliğiyle, güzel ahlakıyla, vefasıyla, sabrıyla her türlü güzel tavrıyla beğeniyi kazanmaya çalışması insanın mükemmel bir tavır, bu mükemmel bir ibadettir.

Evet.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Sevgi. İnsanlar suç işliyorlar ama bunun için yeterli olan cezayı almıyorlar. Buna nasıl bir çözüm getirilebilir?

ADNAN OKTAR: Sevgi klasik anlamda düzgün güzel yüzlü bir kız. Ama böyle derin düşündüğü, derin bir ruha sahip olduğu gözlerindeki ifadeden anlaşılıyor. Allah onu cennetin güzel kızlarından eylesin bizi beni de onunla dost etsin, arkadaş etsin cennette. Canımın içi o biraz tabii değişebiliyor bazı insanlar suça verilen cezayı da çok görebiliyorlar. Bazıları az görüyor. Belki kamuoyuna danışılabilir. O tip şeylerde genel bir kanaat sorulup ona göre hareket edilebilir. Ama zaman zaman da kanunlarda değişiklikler yapılabiliyor. Daha bazen cezalar hafifletiliyor bazen de ağırlaştırılıyor. Mesela ben hayvanlara yapılan zulümde verilen cezayı yeterli bulmuyorum. Daha ağırlaştırılmasını istiyorum. Ve bu adamların tanıtılmasını istiyorum, insanların onları görmesini istiyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey sanatçı Sibel Can’ı askerimize destek için gittiği konserde Almanya’da PKK’lı teröristler protesto etmişler. Cumhuriyet Gazetesi de bu haberi “Sibel Can’a defol sloganları atıldı” diye başlık atmış ama teröristleri herhangi bir şekilde eleştirmemişler.

ADNAN OKTAR: O onun için şeref. Nasıl delikanlı olduğunu, nasıl milliyetçi kabadayı olduğunu, nasıl vatansever olduğunu gösterir. O defol diyenlerin de ne kadar alçak, homoseksüel, üçkağıtçı, kahpe, haysiyetsiz, namussuz, şerefsiz olduğunu gösterir. Buna sevinenler de bir o kadar ahlaksız, kahpe ve alçak olduğunu gösterir. Sibel Can’ı gözümüzde bu çok yücelere kaldırır, çok değerli olduğunu, çok yüksek olduğunu, muhteşem bir insan olduğunu gösterir. Hem sanatçı hem de kahraman olduğunu gösterir, yiğitliğini gösterir, tebrik ediyoruz.

VTR: Bir şeyi kafaya takmamak için ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Bir kere yakışıklısın onu söyleyeyim o çok önemli. Sakal bıyık da gittikçe forma girecek yaşın küçük olduğu için daha yeni yeni form alıyor ama yüzün çok güzel bayağı düzgün. Kaşların falan ağız burun her yer düzgün. Şahane delikanlısın özetle maşaAllah. Allah seni cennetiyle sevindirsin, hidayetiyle sarsın. Hep Allah sana güçlü bir ruh versin. Kendi büyüklüğünü sana hissettirsin. Amansız büyüklüğünü hissettirsin, seni Allah huzur içinde yaşatsın. Canımın içi bazen bir şey olur kafaya takman gerekir onda bir şey yok. Mesela birisi bir kötülük yapmayı tasarlar onu kafaya takacaksın tabii. Veya bir çocuğu koruman gerekiyordur onu da kafaya takacaksın. PKK’yla mücadele onu kafaya takacaksın. Hayırlı şeyleri kafaya takmak lazım. Boş şeyleri kafaya takmamak lazım. Herhalde boş şeyleri kastediyorsun sen de, onlara gülmek lazım. Geliyorsa da gelsin hoşt dersin gönderirsin. Eğlenceye al onları kaale alma. Bir ciddiyeti anlamı olmayan şey ne alaka. Keyfine bak.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Daily Nation’un haberine göre Kenya’nın güneybatısında kilometrelerce uzunluğunda bir çatlak oluştu. Çatlağın derinliğinin on beş metre, genişliğinin ise yirmi metre olduğu belirtildi. Dev çatlak bilim insanları tarafından Afrika’nın ikiye bölünmesi sürecinin başlangıcı olabileceği şeklinde yorumlandı. Ancak bilim adamları dünyanın elli milyon yıl daha vakti olabileceğini düşünerek kıtanın elli milyon yıl sonra iki parçaya ayrılacağını tespit ediyor.

ADNAN OKTAR: Ama çok şeker ikiye ayrılma eğilimi. Hakikaten de bayağı çatlamış. Nasıl bir parçalanma süreci bekliyorlar belli mi bölünme yeri?

GÖRKEM ERDOĞAN: Kenya’nın güneybatısında diyor.

ADNAN OKTAR: Elli milyon yıl mı? Şaka gibi. En fazla yüz yıl var. Yüz yıl.

GÖRKEM ERDOĞAN: Kısa videoda gösteriyor aslında çatlağı. Narok eyaleti denilen bir yerdeymiş. 

ADNAN OKTAR: Büyük olay olmuş. Peki deprem olmadan nasıl çatlak oluştu öyle? Sessiz sedasız çok acayip. Bayağı da geniş büyük çatlak oluşmuş. Bari ırmağa çevirsinler orayı da hazır açılmışken. 

VTR: Canın cehenneme demek doğru mu?

ADNAN OKTAR: Mahallenin aslanlarından. Çok yakışıklı ve bayağı güzelsin. Benim gördüğüm kusursuz güzelsin çok çok yakışıklısın. Allah güzelliğini daim etsin, seni genç yaşatsın. Cennetinde dost etsin Allah, arkadaş etsin. Canın cehenneme eğer küfürdeyse adam yani münafıksa Allah cehenneme göndersin denir. PKK için denir. Allah cehenneme göndersin onları. 

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Aksaray’da bir otomobilde yapılan aramada deri üstüne işlenmiş tarihi eser niteliğinde İncil bulundu. Sürücü gözaltına alındı soruşturma devam ediyor. İncil hakkında detaylı bir bilgi verilmedi ancak bir fotoğrafı var görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel hazırlamışlar. Hayret. Bir de nereden buluyorlar bunları? Hayret devlet bulamıyor bunlar buluyor. Aslında bulmalarını teşvik etmek lazım. Bulunduğunda da yüksek para verip onlardan satın almak lazım. Buluyorlarsa aferin onlara. Acaba kaç yüz yıllık? Çok güzelmiş.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Şenay. Biri bizi sevdiğini söylediği zaman onu sevmesek bile sevdiğimizi söylemeli miyiz?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini. Bayağı güzel kızsın ama çok çok güzelsin. Nur gibi elin yüzün, çok kusursuz güzelsin. Allah sana uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Seni sevgiyle sarsın Allah, hidayetle sarsın. Cennette de bana dost arkadaş etsin, yakın olmanı nasip etsin. Güzel yüzlüm samimi olmak lazım. Bizi sevdiğini söylüyor ‘teşekkür ederim ben de sizi seviyorum’ diye nezaketle söylenebilir ama bu tabii gerçek bir şey olmadığı anlaşılır. Çünkü seven zaten onun gözlerinden, üslubundan, elektriğinden, ilgi ve alakasından açık açık hisseder. Sevemiyorsa nezaketli bir karşılık verilebilir. Ama yani o zaten anlaşılır. Şenay seni herkes sever seni sevmek zor değil insanlar için. Zaten sever. O, sevilmeye layık mı ona bir bakmak lazım. Ahlakı, kişiliğiyle seni koruyan kollayan mı, sana saygı duyan, değer veren birisi mi? Ama egoistlikten bencillikten uzaksa, Allah’tan korkuyorsa, gerçekten sevme gücündeyse tabii ki onun sevgisine sevgiyle karşılık verebilirsin. Çünkü sevilecek bir insandır egoist bencil değilse. Ama senin iyiliğini suiistimal ediyorsa senin güzelliğini, senin dürüstlüğünü yani onu yaşamak istiyor ama kendi değilse olmaz. Senin gibi güzel ahlaka sahipse o zaman olur,  o zaman sevmene layık olabilir.

VTR: Nefis nasıl terbiye edilir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir insan dünyaya geliyor ilk önce, çocukken falan anlamıyor olayları ama bir süre sonra bakıyoruz ki mesela ben lise yıllarında anladım bir ekranın içindeyim. Aklım durdu aklımı attım acayip şaşırdım. Radyo, televizyon her şeyin Allah tarafından yaratıldığı apaçık görülüyor. Fabrikada değil direkt Allah’ın yarattığı görülüyor. Mecburi bir iman oluşur Hakku’l yakin bir iman oluşur. Böyle bir imanda nefis terbiyesiyle uğraşma diye bir konu olmaz ki. İnsan zaten acayip hizaya gelir, müthiş düzgün olur. Kuran’da ne diyorsa Allah hepsini harfiyen yapar. Ama bir kısım adamlar tabii bu fevkaladeliğin farkına varmadığı için yavaş yavaş kenardan köşeden kendini düzeltmeye çalışıyor. Önce şarap içmeyi durdurmaya çalışıyor. Onunla boğuştum mücadele ettim diyor sonra öbürünü. Böyle bir şey olmaz. Derhal kesilir. Yanlış olan şey Allah’ın varlığı fark edildiğinde, gücü ve büyüklüğü görüldüğünde derhal yıldırım hızıyla kesilir. Ve dolayısıyla nefis terbiyesiyle uğraşma diye bir konu olmaz. İman eden bir insan, Allah’tan korkan bir insan vicdanına uyar vicdanı zaten insanı an an terbiye eden, an an düzgün yaşamasını sağlayan bir kitap. Vicdanımızdan bizi kesintisiz bilgi veriliyor. Biz düşün bir robot olduğumuzu düşünelim bir robota bir komut geliyor mesela sağ taraftan git diyor sağ taraftan gidiyor. Mesela şu an şu insana yardım et diyor yardım ediyor. Şu sözü söyleme diyor söylemiyor. Onun gibidir. Vicdan an an insana Allah’ın vahyidir. Dolayısıyla mükemmel bir karakter zaten Allah tarafından insana verilir. Sadece insanın Allah'a teslim olması gerekiyor. Dolayısıyla bir mücadele, nefsiyle boğuşma, nefsiyle savaş; bu gelenekçi izahlarda var. Böyle bir şey olmaz. İman eden insan Allah'a tam anlamıyla uyar. Ama uymuyorsa imanı zayıfa o zaman işte o savaş olur. Bir aklı gelir, bir gider bir Allah'a inanır bir inanmaz. Bir dine inanır bir inanmaz. Bir kendine saygısı gelir, bir kendine saygısı gider. Yani sürekli dalgalanır. Zaten ayette diyor “Üst üste dalgalardır” diyor. “Bir dalganın üstüne bir dalga daha gelir bir dalganın üstüne bir daha gelir. Artık karanlıklar içinde kalmıştır o” diyor. Onun gibi bir şey.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir amcamızın namaz çıkışında cami avlusundaki çeşmeden susamış küçük bir sokak kedisine su içirirken ki bir görüntümüz var. İzleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Çok şeker. Yazık bayağı susamış.

GÖRKEM ERDOĞAN: İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Hatay’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında olan sanatçılara sert tepki gösterdi. Meral Akşener “Erdoğan, partisinin metal yorgunluğunu ortadan kaldırmak için nasıl kahraman ordumuzu bir manivela olarak kullandıysa, bu seferki de benzer bir magazinsel tavır sergiliyor. Ben öncelikle Sayın Erdoğan'a bunu yakıştıramadım. Götürülen insanlarla ilgili olarak çok tartışma oldu. Biz iktidar olduğumuzda bu sanatçılara selam vermeyeceğiz" dedi.

ADNAN OKTAR: Onlar memnun olur böyle bir şey olursa.

Evet, dinliyorum.

VTR: Çok çok çok sevilmek bu dünyada mümkün mü?

ADNAN OKTAR: Çok derin sevgi mümkün. Fakat bir kere egoist, bencil olmaması lazım çok sevilecek insanın. Samimi olması lazım. Allah'a inanması ve büyüklüğünü kavramış olması lazım. Temiz ve dürüst olması lazım. Rahatça delice sevilebilir öyle bir insan. Ama mutlaka aklı başında olması lazım. Dengeli, tutarlı. Fakat egoist, bencil olmaması çok hayati. O çok nadir rastlanır. Bakın filmlerde yabancı filmlerde kadınlar hiç egoist, bencil olmazlar. Sezdirmeden insanlara verilir o. İnsanlar hayran olur oradaki sanatçıya. Ama dikkat ederseniz hiç adilik yapmazlar, hiçbir şeye tenezzül etmez onlar. Yani küçük çıkarlarına, basit çıkarlarına yönelmezler ve hiçbir adilik yapmazlar. O yüzden orada meydana gelen aşk görüntüsü mükemmel görünür. Asil olmalarından kaynaklanıyor ve orada basitlik yapmamaları, egoist, bencil olmamaları çok etkileyici oluyor. Bir kadın da eğer çok akıllıysa, kompleksli, problemli değilse, egoist, bencil değilse. Bak kompleksli olmaması çok önemli yalnız. Dengeli olması lazım. Zaten Allah öyle bir kadını da güzel yaratıyor. Çok delice sevilebilir öyle bir kadın. Kahredici bir sevgi olabilir. Kesintisiz devam eder. Zamanla bu azalmaz da. Hatta katlamalı da artar. Ama o kadının elindedir. Aklını iyi kullanması gerekir. Hiçbir zaman için basitlik yapmaması, kendini o soylu çizgide devam ettirmesi gerekir. O zaman tabii ki çok çok sevme mümkün. Benim canımı ben bir daha göreyim.

VTR: Çok çok çok sevilmek bu dünyada mümkün mü?

ADNAN OKTAR: Canım benim, benim gördüğüm sen dindarsın, Allah’tan korkuyorsun o başörtüsünü cilbap olarak örtmüşsün. Neşeli, dışa dönük bir hanımsın. Benim gördüğüm güzelsin. Ama insanların anormallerinin çok fazla olduğunu görmüşsün. Ben onu anladım. Onlara karşı iyimser bir kişilik geliştirmişsin. Neşeli, iyimser bir kişilik. Onların o negatif zehrinden kendini böyle koruyorsun ama bilinçaltında da sevgiyi aradığın, coşkulu, samimi bir sevgiyi aradığın ona karşı da ümidinin ciddi şekilde azaldığı görülüyor. Ümidini kesinlikle azaltma, öyle bir şey olmaz. Ama insanların anormallerinin çok olduğu hakikaten doğru. Yani çaka çaka dolu dünya, facia. Ben bu kadar anormal olduğunu bilmiyordum insanların. Günbegün daha da bunun farkına varıyorum. Ama imtihan için bu gerekiyor. İyi insanı bulduğunda peşini kesinlikle bırakma. Bak doğru, güzel bir insanı bulduğunda, seven bir insanı bulduğunda bence hiçbir menfaati düşünme, hiçbir şeyi düşünme ve kesinlikle peşini bırakma. Yani halim ne olur, geleceğim ne olur, dünyam ne olur diye hesap yapma. O zaman onu da kaybedersin boş yere. Eğer tamamen Allah'a teslim olarak seversen seni deli gibi seven mutlaka karşına Allah çıkartır.

VTR: Bir an önce Allah'a kavuşmayı istemek günah mı?

ADNAN OKTAR: Güzeller güzeli, yakışıklılar yakışıklısı herkes tabii Allah’a kavuşmayı tabii ki ister, o güzel bir şey. Ama dünyada kalıp eğitilmek çok önemli. Gitsek bile hadi kavuştuk Allah'a ama eğitim almamışız ne olacak? Sonsuza kadar hasta bir insan. Olmaz. İyi eğitim almak için Allah’tan uzun ömür istemek lazım. Çok iyi kendimizi yetiştirmeye çalışmamız lazım.

VTR: Belgesel izlemeyi sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii belgesel çok faydalı oluyor. İnsan hayret içinde kalıyor. Gayet de güzel anlatıyorlar. Asla elde edemeyeceğimiz bilgiler. Belgesel aslında en hayati konu. Gece gündüz televizyonlarda sürekli belgesel verilmesi lazım. Nefis, nereden bilelim Afrika’daki çekirge falan. Hayatta öğrenemeyeceğimiz bir şey. O meyveleri, o ağaçları biz nereden öğreneceğiz? Belgesel süper bir konu. Çok iyi bir nimet.

HÜSNA KARAKUŞ: Güzel bir deniz canlısı, deniztavşanı resimlerini göstermek istiyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bu deniztavşanların bazı türlerinde vücudunun iki yanında kerata adı verilen zehirli bir uzantı var. Bunu kendilerini korumak için kullanıyorlar. Bazılarının boyutları iki santim, bazılarının altmış santim.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya'dan Ece. Sevildiğimde şımarmayı çok seviyorum. Sizce bu doğru mu?

ADNAN OKTAR: Ay severim ben seni. Canımın içi çok şirin ve candan, tatlı bir tavır gösteriyorsundur. Zaten sevilenin göstermesi gereken tavır da odur. Şımarma tabiri tabii onun karşılığı değil. O senin tatlılığın, sevecenliğin, sevgiye karşı gösterdiğin güzel reaksiyon diyelim. Bir daha.

VTR: Merhaba ben Sakarya'dan Ece. Sevildiğimde şımarmayı çok seviyorum. Sizce bu doğru mu?

ADNAN OKTAR: Ben seni bir yakından göreyim bakayım. Canımın içi öyle sevilmeyecek gibi değilsin ki. Akıl almaz güzelsin sen. Çok şekersin bir de yüzündeki ifade şahane. Ama inşaAllah seni hakkıyla seven vardır. Hakikaten seni sevmeye layık kişiler vardır inşaAllah. Eğer öyleyse şahanesin, muhteşemsin. Allah seni hep sevgi içinde yaşatsın. Ama en iyisi sen benim yanımda ol cennette, dostum ol. Ben seni doya doya cennette hem seveyim, hem de senin sevgini yaşayayım. Orada arkadaş oluruz. Çok şahanesin sen çok maşaAllah. Samimiyetin de çok güzel, yüzündeki ifade de çok güzel. Çok güvenilir, dürüst, akıllı, şahane bir görünümün var. Allah sana bereketli, hayırlı, sevinçli, neşeli, uzun ömür versin.

GÖRKEM ERDOĞAN: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Bosna Hersek’teki olumsuz imajını düzeltmeyen çalışan FETÖ, ülkede bulunan Bosna Sema Eğitim Kurumları’nı bir süre önce ABD’li Global Education isimli bir kuruma satmıştı. Daha sonra da aynı kurumlar İngiliz, Richmond Park Education isimli başka bir kuruma devredildi. Ve FETÖ okullarına İngiliz bayrağı çekildi.

ADNAN OKTAR: Yani yine ama FETÖ kontrolünde oluyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: İçyapısı, idari yapısı değişmemiş olabilir. Bilmiyorum.

ADNAN OKTAR: Evet kabuğu değişmiş olabilir. Kardeşim onlarla böyle hukuki önlemlerle netice alınmaz. Fikri mücadele gerekiyor. Fikri mücadele yapılmadığı müddetçe ne PKK, ne FETÖ o anlamda durdurulamaz. Fikri mücadele hayati. Adam açıkça Kuran’ı inkar ediyor, bu çok facia. Homoseksüel camiler açıyor, facia. Kendi ülkesinin aleyhine casusluğu helal kılıyor, facia. Kendi vatandaşlarını katletmek istiyor, facia. Bu anormalliklerin tek tek dile getirilmesi lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Boşanma sayılarının artmasının altında yatan sebep nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm evlenirken adam çeşitli çıkarlar elde edeceğini düşünüyor. Bir kere karşı ailenin amcası, dayısı, halası bilmem ne onların bütün imkanlarını kullanabileceğini düşünüyor. Kızsa erkeğin imkanlarını çok iyi kullanacağını düşünüyor, erkekse kızın imkanlarını çok iyi kullanacağını düşünüyor. Yani bir kolektif şirket yapılanması gibi görüyorlar. Kim kimden daha fazla kar edecek kafasında. Evlendiklerinde kar mekanizması istedikleri gibi işlemediğinde sıkıntı başlıyor, sıkılmaya başlıyorlar. Kadın malın mülkün üzerine yapılmasını istiyor. Erkek de karşı taraftan onu bekliyor. Bir de kadının hamile kalması durumunda ve çocuğu doğurduktan sonraki vücudundaki deformasyon mühim boşanma nedenlerinden biri aslında. Adı konmuyor ama dikkat edin çocuk yaptıktan sonra her kadını boşamak istiyorlar. Çünkü vücudunun bozulduğunu görüyor. Zaten ucu ucuna götürdüğü ilişki kadının vücudunun bozulmasıyla daha da şiddetli hale geliyor. Ve bir an önce kurtulmak istiyor. Onu Allah rızası için sevmediği için, Allah’ın bir emaneti olarak görmediği için, etten oluşmuş bir varlık olarak, bir organizma olarak gördüğü için o organizmanın bozulması onu rahatsız ediyor. O istediği cismin -bir cisim olarak görüyor onu- deforme olmuş cisimden kurtulmaya çalışıyor. Onun kanalıyla da ciddi bir şey elde edemeyince yeni imkanlar elde etmek, yeni imkanları denemek için girişimde bulunmak istiyor. O zaman boşanmaya karar veriyor. Boşanıp yeni imkanlar aramaya başlıyorlar. Zaten zincirleme oluyor. Sonra yine ondan da boşanıyor. Yine aradığını bulamıyor. Bir çıkar sisteminden kaynaklanıyor. Kökeni bu. Daha iyiyi elde etme kafası. Acaba en iyiyi mi yaptım? Mesela evlendiğinde adam diyor ki kadın için “acaba en güzel kadını aldım mı, en zengin kadını aldım mı? İsabetli mi?” Kadın da mesela en yakışıklısı, en zengini, en iyi çevresi olanla mı evlendi acaba onu düşünüyor. Bu sefer bakıyor dışarıda başka türlü adamlar da var. “Biz boş yere buraya yatırım yaptık” falan diyor. Yani böyle egoist, bencil değerlendirmeden kaynaklanıyor. Allah için, Allah rızası için, ibadet olarak değerlendirmeyince bu felaket ömür boyu devam eder ve ediyor.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: İHH (İnsanı Yardım Vakfı) Doğu Guta’dan gelen aileler için İdlib kırsalında kamp alanı oluşturup çadırlar kurdu. Getirdiği mobil aşevini de buraya konuşlandırdı.  İHH, mobil aşevinden her üç bin kişiye sıcak yemek dağıtıyor. İHH Suriye Çalışmaları Medya Sorumlusu Selim Tosun, Derhasan Köyü’nde yaklaşık üç yüz elli çadır kurduklarını söyledi. “Bu çadırlara aileleri yerleştirdik. Toplamda Doğu Gutalı aileler için bu alana beş yüz çadır kuracağız. Ailelerin çadırlar içerisinde sıcak yemek pişirme imkanı olmadığı için mobil aşevimizi de faaliyete geçirdik” dedi.

ADNAN OKTAR: Bu İHH ne mübarek sistemdir böyle maşaAllah. Ne dürüst delikanlılar, ne çalışkanlar çok seviyoruz onları, milletimiz de desteklesin. Nerede hayır onlar orada, nerede güzellik onlar orada maşaAllah. Acayip fedakarlar aferin maşaAllah. Biz destekliyoruz milletimizin de desteklemesini istiyoruz.

VTR: Korku ile insan eğitilir mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şimdi bir Allah korkusu vardır ondaki amaç tabii sevgidir. Yani dünyadaki korkuya benzemez. Ama mesela hukuk korkuyu kullanır tabii ki. Bütün dünyadaki hukuk sistemi mesela “hapsederim seni” diyor. Bu nedir? Korku. “Seni yakalarım hapsederim, hapisten de çıkartmam. İşte şu kadar sene yatırırım” diyor. Korkuyla hizaya getirmiş oluyor. Hukukun terbiye etme yöntemi korkudur tabii ki. Yani şahsı korkutmak ve biraz da canını yakmak ki bir daha yapmasın. Doğrusu bu, teknik açıdan bu. Hapishaneye giren eğlenmek için girmediğine göre canı yanıyor ve bir daha da yapmıyor. Terbiye edici yön olarak mecburen oluyor. Başka bir çözüm yok. Ama tabii var da uygulanmıyor. Yoksa normalde Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla bu rahatça mümkün. Mehdiyet devrinde bu olur. Mehdiyet devrinde hukukla terbiye edilmez insanlar. Sevgiyle terbiye edilir. Sadece sevgiyle.

HÜSNA KARAKUŞ: Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte Hatay'daki askerleri ziyaret eden Seda Sayan bir açıklama yaptı. “İlk defa böyle bir organizasyon gördüm. Cumhurbaşkanımıza helal olsun. Çünkü bizi askerlerle oturttular, o çocuklarla oturduk. Onlar için ne demek biliyor musunuz? Nasıl bir moral? Yani biz ayrı yerde onlar ayrı yerde değildi. Beraber sohbet ettik. Yine çağırsalar yine koşa koşa giderim. Bu sefer zaten üniforma da istedim. Postal numarasına kadar verdim. Bana ‘deniz mi kara mı hava mı istersin?’ diye sordular. ‘Kara’ dedim. Biz o çocukların ayağına gitmek durumundayız. Bu nerelere saptırıldı ona şaşırdık” dedi.

ADNAN OKTAR: Hiç cevap vermesinler. Sanatçıların hiçbiri kendilerine yöneltilen ağır sözlere hiçbiri cevap vermesin. Yani hiç gerek yok. Onlar milletin gözünde büyüyorlar zaten büyürler de. Hiçbir sorun olmaz. Bence duymazlıktan gelsinler. Çünkü o söz onlara zaten gitmez. Gitmedi ve gitmez. Onlara o söz gitmediğine göre ve gidemeyeceğine göre cevap vermelerine de gerek yok. Onlarla ilgili hiçbir şey yok. Kötü söz söyleyenin ağzının içinden geri onun içine düşer. Ve bu atasözü de bunun tam yeri “kötü söz sahibinindir” derler onlara gelmez. Ama hadi diyelim ki kötü söz ağzından çıktı. O kötü söz toprağa akar gider. İyi insana gelmez, güzel insana gelmez. Onların gönülleri çok rahat olsun. Hiçbiri hiçbir şekilde kendilerine söz söyleyenlere cevap vermesinler. Yani sorulduğunda da cevap vermesinler geçiştirsinler.

GÖRKEM ERDOĞAN: Rusya Dışişleri Bakanlığı ABD'nin yaptırımlar yoluyla Rusya'yı korkutmaya çalıştığını söyledi. Yapılan yazılı açıklamada 2011'den bu yana ABD'nin Rusya'ya karşı elliden fazla yaptırım uyguladığı hatırlatılarak bunların hiçbirinden sonuç alınamadığı belirtildi. “Washington, Rus iş dünyasının varlığını ve finans aktivitelerini dondurmak suretiyle kendi değerlerine aykırı davranıyor. Çünkü Amerika özel mülke el konulmasına soygun diyen bir ülkedir. Tabii ki saldırılara cevap vereceğiz. Fakat öncelikle Washington’a bizimle yaptırımlar diliyle konuşabileceği zannından kurtulmasını tavsiye etmek istiyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Bence hiç cevap vermelerine bile gerek yok hiç takmasınlar. Koskoca Rusya, kendi kendine binlerce kere yetecek dev bir devlet. Hiçbir şeye ihtiyacı yok. Yani bu dünyadaki bütün teknolojiye sahip. Her türlü ürünü kendileri üretebiliyorlar. Kimseye ihtiyacı yok. Çin de ayrıca onların yardımcısı. Türkiye en başta yardımcısı, İran yardımcısı. Dolayısıyla onlar ne yaparsa yapsınlar. Avrupa Birliği veyahut Rusya. Rusya'da milim santim etki yapmaz. Hiç kaale almasınlar sadece ittifakı birleştirsinler. Türkiye, Rusya, İran. Ama bunun içine tabii gönül ister ki Suudi Arabistan ve Mısır'ı da alsınlar. Özellikle Suudi Arabistan, Kuveyt falan Birleşik Arap Emirlikleri de o yapının içerisinde olursa çok güzel olur fakat Türkiye’de de Suudi Arabistan modeli bir aydınlanma politikasının, modernleşme politikasının açık ve aleni olarak gösterilmesi gerekiyor. Şu an bir atak yapıldı ama zeminde bu tam yayılmadı. Sadece inanç yönü vurgulanmış oldu, uygulama yönüne geçilsin yoksa çok iyi gidiyor, gayet güzel gidiyor. Ama uygulama yönü de olursa muazzam olur.

HÜSNA KARAKUŞ: Viyana’dan kardeşlerimizin size bir mesajı var. Selam canım Hocam. Bugün Viyana’da kardeşlerimizle bir araya geldik sohbet ettik. Sizi canımızdan çok seviyoruz. Allah sonsuza kadar bizi sizinle birlikte kılsın. Sevgiler selamlar.

ADNAN OKTAR: Viyana’nın nurlu, güzel varlıkları, hepsine sevgilerimi, selamlarımı iletiyorum. Allah hepsine güç, kuvvet versin.

HÜSNA KARAKUŞ: Bu fotoğraf da geçen haftadan.        

ADNAN OKTAR: Viyana onlarla güzelleşiyor. Viyana onlarla nurlanıyor. Oraya bereket getiriyorlar. Onların orada olması oraların selameti için, hayrı için çok önemli.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben merak ediyorum da, cennette acaba dünyadaki eşlerimizden başka eşlerimiz olacak mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım elin, yüzün çok çok güzel. Şapka yakışmış, gözlük de yakışmış, sakal mükemmel Adnan Hoca sakalı tarzı. Yakışıklılığını, güzelliğini Allah daha da arttırsın. Seni Allah cennette arkadaş etsin. Şahane tarz yapmışsın mükemmel, çok zevkli bir delikanlısın. Güzel yüzlüm tabii eşlerinizle beraber olacaksınız, ayrıca cennette de hurilerden eşleriniz olacak yani ahiret kadınları, cennet kadınlarından eşleriniz olacak. Dünyadaki eşin de mesela bir eşin varsa o sana iki bin, üç bin çeşit kadın şeklinde görülecek, binlerce kadın şeklinde görülecek. Sen de ona binlerce erkek şeklinde görüneceksin. Bedenler çok, ruh bir tane olacak. Mesela eşinin farz edelim yüz bedeni olacak, senin de yüz bedenin olacak ama tek ruh hakim olacak. Senin yüz erkek bedenin görünümündeki ruh kendine ait olan o tek ruh olacak. Hangi bedenle eşin beraber olsa o sen olmuş olacaksın. Hangi bedenle de sen beraber olsan o senin eşin olmuş olacak. Ama cennet hurileri tek tek yaratılıyorlar onlar çünkü orada öyle bir ihtiyaç yok çünkü cennet hanımının çoğalması normal çünkü ona karşı sevgini vurgulaman için bu gerekiyor. Ama hurilerde buna gerek kalmıyor istediğin kadar binlerce huri olur yani o kişinin isteğine bağlıdır o. Hepsi Allah'ın tecellisidir, hepsi Allah’ın görüntüsüdür saf sevgi amaçlıdır. Cennetteki huriler, gılmanlar, vildanların tek amacı ve oradaki hayvanların ve bitkilerin tek amacı Allah sevgisini yaşamaktır başka bir şey yok.

GÖRKEM ERDOĞAN: Afrin sınırında Hatay’ın Hassa ilçesine Mehmetçiğin Zeytin Dalı Harekatı’na başladığı noktaya üstü açık bir namazgah yapıldı. Süleyman Şah Namazgahı askerler, vekiller ve çok sayıda vatandaşın kıldığı Cuma ve şükür namazıyla açıldı. Tören, Cuma namazı sonrası Afrin zaferi için şükür namazı kılınarak son buldu.

ADNAN OKTAR: Açık namazgah iyi güzel olmuş, çok iyi olmuş. Şimdilik öyle ama ora bence öyle kalsın ama oraya bir cami yapılabilir. Alenen koskoca bir cami yapsınlar bayağı iyi olur. Yalnız camilere saldırmak uluslararası anlaşmayla yasaklanması gerekir kilise, cami ve sinagog ve oraya da bir insan girdiğinde onun hayatı emin olması lazım. Kesinlikle oraya öyle ateş edilmemesi gerekiyor. Tamam polis girebilir ama silahla değil yani öyle bir yerde o tip bir şey olmaması lazım.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ekonomik olarak batmanın eşiğinde olan Yunanistan’a Türkiye karşısında hiçbir kazanma ihtimalinin olmadığı konusunda ilk uyarı Almanlardan geldi. Alman basını “Ege’de ateşle oyun” başlıklı haberde Yunanistan’ı şöyle uyardı. “Türkiye ile silah yarışına girmek Yunanistan’ın ihtiyaç duyabileceği en son şey çünkü savunma harcamaları ülkenin yavaş yavaş kendine gelmeye başladığı mali krizin sebeplerinden biri sayılıyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Edebiyatı bıraksınlar Türkiye ne saldıracak Yunanistan’a Allah aşkına. Yunanistan’ın silah almasına falan da gerek yok, hiç silaha falan yatırım yapmasın. Ne zorumuz? İşimiz gücümüz yok orayı mı istila edeceğiz? Öyle bir şey olmaz zaten Avrupa Birliği üyesi, NATO içerisinde de yeri var yani olacak iş değil. Böyle gereksiz çocuksu şeyleri bıraksınlar. Benim babam senin babanı döver bilmem ne falan çocuk gibi.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanatçılar arasında ayrım yapıp bu tip organizasyonlara hep aynı sanatçılara ve sadece AK Parti yanlılarını çağırdığına dair eleştiriler gelmişti. İbrahim Tatlıses bu konu ile ilgili şöyle bir açıklama yaptı. “Herkese davetiye gitmiş. Yusuf Yusuf edip gelmedi kimse, korkudan gelemediler işin gerçeği bu” dedi.  

ADNAN OKTAR: Sanatçılar bu konularda açıklama yapmasınlar bu konuyu bitirsinler. Bunlar çok kötü açıklamalar, çok berbat açıklama, yapmayın bunları yapmasınlar. Tayyip Hocam da tembihlesin dursun bu çok kötü, çok yanlış. Bak bu sefer de bütün sanatçıları gözden çıkartıyor öbür sanatçıları. Bu yapılmasın bu çok riskli bir şey gerek yok. Özellikle bugünden itibaren rica ediyorum hiçbir sanatçı, hiçbir kimse bu konuda açıklama yapmasın konu bitsin. Konuyu geçiştirsinler cevap vermeyin, bu zarar verecek. Şimdi şu cevap mı? Çok kötü olmuş, çok çok kötü. Berbat açıklayacak gibi açıklanacak gibi değil her yönden berbat. Bir şeyin iyi olmasını istiyorlar ama mahvediyorlar. İyi niyetle çıkılıyor ama batırıyorlar yapmayın, etmeyin Allah aşkına bir susun. Sussalar çok iyi olacak derhal sussunlar, bu konuyu artık irdelemesinler. Hiçbir sanatçı bu konuda konuşma yapmasın lütfen yani çok kötü. Ne gerek açıkladık işte yani yüzlerce sanatçı çağırılmış bir kısmı icabet etmiş. Hastadır gelemez, yorgundur gelemez yahut yeterli görmüştür “kalabalık olmayalım ortalık çok kalabalık olacak” der. “Zorluk çıkmasın” der gelemez bin bir türlü neden, ne alakası var onunla onun, çok kötü olmuş bu açıklama da. Yapmayın, etmeyin Allah aşkına bir şey yok. O gelen sanatçılar da AK Partili falan değil öyle bir şey de yok. Her biri ayrı bir görüşteler nerden çıkarıyorsun AK Partiliyi? Bir sanatçı bir yere gittiğinde o tarafın adamı mı olmuş olur? Mesela ne bileyim Kırımlar Gecesi’ne gidiyorlar bilmem Kanarya Sevenler Derneği’nin toplantısına gidiyorlar bir anda onların görüşüne mi tabi olmuş oluyorlar? Ne alakası var? Sanatçı herkesi kucaklar, herkesi sever. Gider veya gitmez, gitmemesinin özel anlamı olmaz, gitmesinin de özel anlamı olmaz. Gidip gitmemek sanatçının takdirindedir. Onun görüşünü ifade etmez bu, yapmayın etmeyin Allah aşkına bu nedir böyle? Çok kötü olmuş Allah aşkına danışmadan da yapmasınlar. Bir bilene danışsınlar bir şeyler yapsınlar veyahut en iyisi hiç konuşmasınlar. Şu an birkaç ay bir şey demesinler.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Dün Malta bayraklı bir geminin dümeni kitlenince ünlü Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na çarpmıştı. Bu yalı ünlü sinema ve dizi filmlerinin çekimleri için kullanılan bir yalı. Yalıda sonu çekilen filmin yaptığı homoseksüel evlilikle tanınan Ferzan Özpetek’in çekimini yaptığı “İstanbul Kırmızısı” filmi olduğu öğrenildi. Ferzan Özpetek her filminde mutlaka homoseksüel karakterler koyuyor. Ve iki erkeğin arasındaki sözlü aşkı konu alan filmler yapıyor. Filmleri genellikle karanlık hayatlar ve karakterlerle dolu.

ADNAN OKTAR: İşte Allah’tan ona çok önemli bir işaret. Allah'ın bu çirkinliğe esaslı bir tepkisi olarak alabiliriz.

Evet, dinliyorum.    

GÖRKEM ERDOĞAN: Muhammed bin Selman ABD’deki temasları kapsamında Amerika’nın kırk üçüncü Başkanı George Bush ve eski ABD Dışişleri Bakanı James Baker ile Teksas eyaletinin Houston kentinde görüştü.  

ADNAN OKTAR: O akıllı bir delikanlı, iyi güzel dışa dönüklüğü falan Avrupai olması. İnanılır gibi değil Suudi Arabistan gibi en uç bir ülkede modern İslam’ı, Kuran Müslümanlığını savunuyor harika. İnşaAllah diğer ülkelere de etki eder. Türkiye'nin onu geçmesi gerekir, Selman’ın modernlik anlayışını kat kat geçmesi gerekir, gayet iyi. Yalnız Kral Selman çok dikkatli olsun. Ona mektup da yazalım homoseksüelliğe geçit vermesin. Eğer homoseksüelliğe geçit verirse Suudi Arabistan mahvolur batar Allah esirgesin. Kendi de batar, Suudi Arabistan da batar aman ha. Lut kavminin başına gelenleri biliyor, aman.

Evet.

 VTR: Hz. Hızır (as) imtihan oluyor mu?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Hz. Hızır (as) hayret edilecek şey ama imtihan oluyor o da. “Kul” diyor Allah çok şaşırtıcı tabii. “Kullarımızdan bir kulu buldular” diyor. O durumda bir insan nasıl imtihan olur o da Allah’ın harikası. Kim bilir nasıl bir hayat boyutuna sokuyor ki Allah, imtihan olabiliyor çok şaşırtıcı. Normalde aklının ihtiyarının kalkması gerekir ama nasıl oluyor bilmiyorum. Mesela o atlı olarak giderken açık şuurla gitmiyor o rüya halindeyken o atlı hali gidiyor, bu bize gösteriliyor ama o anda o rüya boyutunda olmuş oluyor.     

PINAR YADA: Ama yine de onu hissedip algılıyor.   

ADNAN OKTAR: Ama işte rüya tarzında rüya gibi, o çok şaşırtıcı. Bu aralar artık onun yoğun olarak devreye gireceği bir dönem. 2019’dan itibaren aleniyet meydana gelecek çünkü artık ateizm, deizm çok güçlü bu sene tırmandı benim kanaatim, 2019’da da devam edecektir. Muazzam bir dinsizlik cereyanı şeklinde olacak. Ama arkasından insanlara Allah öyle bir delil yığınağı ve sağanak meydana getirecek ki, insanlar ateist olduklarına, deist olduğuna binlerce kere pişman olacaklar. Allah şoka sokacak onları ve çok şaşıracaklar. Ama şu an aktıkça akıyorlar, yayıldıkça yayılıyorlar. Tabii Allah da onları şu an seyrediyor. Özellikle bu imkan onlara veriliyor şu an. 2019’lar falan yani zannediyorum 2021’lere falan kadar devam eder. 2022’den sonra çok ciddi bir değişiklik meydana gelecek. Özellikle kutsal sandığın bulunuşu dünyayı akıl almaz sallayacak çünkü Kuran’da belirtilen bir olay. Kutsal emanetlerin çıkışı o deistim, ateistim diyenlerin hallerini bir görün, bir yere kaydedin.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: ABD’nin New York kentindeki gökdelenleriyle ünlü Manhattan’daki Trump Tower’da yangın çıktı. Donald Trump’ın sahibi olduğu gökdelenin ellinci katında çıkan yangın binaya yayılmadan söndürüldü. Başkan Trump’ın New York’a geldiğinde bu binadaki evini ve ofisini kullandığı öğrenildi.

ADNAN OKTAR: O da kasti yapılmış bir şey olabilir, ciddi bir kundaklamaya da çevrilebilirdi çok özenli dikkatli olunması lazım.

Evet, dinliyorum.       

GÖRKEM ERDOĞAN: Beşar Esad rejiminin abluka altındaki Doğu Guta bölgesinde muhaliflerin kontrolündeki son nokta olan Duma ilçesinde düzenlediği zehirli gaz içerikli kimyasal silah saldırısında son açıklamalara göre kırk sivil hayatını kaybetti. Aralarında çocukların da bulunduğu gazdan etkilenenler hastanede tedavi altına alındı.

ADNAN OKTAR: Bu doğruysa çok büyük bir suç olur bu yani bana göre bombalama her şey suç da işte böyle bir şeyde NATO’nun müdahale etmesi gerekir. Birleşmiş Milletler’in müdahale etmesi gerekir. Ama tabii çok kan akmasını istiyorlar müdahale etmezler. Oradaki kan miktarı onlara yeterli gelmedi.

Evet, dinliyorum.            

VTR: İnsanın kasılmasının sebebi nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım insan çok zayıf yaratılmış, hep bir düşman konsepti vardır insanda yani insanların birbirine zarar vermesi ihtimali çok yüksektir. Hatta denir ki işte insan en tehlikeli hayvandır, bazı kişiler açsından böyledir yani eğer hayvani vasıf gösteriyorsa dünyanın en tehlikeli hayvanıdır, çok tehlikeli. Kadın olsun, erkek olsun gaddarlık yapması, oyun oynaması, iftira atması, saldırması, cinayete teşebbüs etmesi veyahut kendine bir zarar verip Müslümanın yahut herhangi bir insanın başını belaya sokmaya kalkması falan her an mümkün olduğu için insanlar muazzam bir teyakkuz halinde yaşıyorlar. Normalde ölür insan bu kadar gerginlikte yine Allah koruyor. Her şey tehlikeli; yolda arabalar tehlikeli, kafasına tabela düşebilir, okula gidiyor mesela arkadaşları onunla uğraşıyor, kız arkadaşları uğraşıyor. Eve geliyor babası uğraşıyor, babasının dövmesi tehlikesi oluyor, ağabeyinin ağzını burnunu kırması tehlikesi oluyor. Her yeri dengede tutması gerektiği için adeta uyuşmuş şekilde geziyorlar. Bakın genç kızların birçoğuna dikkat edin gözünü yerden kaldıramazlar. Makyaj falan unutmuş vaziyette zaten başı derdindedirler birçoğu. Bütün bunlara rağmen bu zor dünyaya akıl almaz uyum gösteriyorlar ben ona şaşırıyorum. Yani nasıl uyum gösterebiliyorlar ve nasıl yaşayabiliyorlar bu kadar zor ortamda? Okula da gidiyor, işe de gidiyor, evdeki işlerini de yapıyor. Küfür edenlere cevap veriyor internetten hakaret edenlere cevap veriyor, babası hakaret ediyor ona cevap veriyor, onu rahatlatmaya çalışıyor. Okulda kız arkadaşları, çete tarzında saldırganlaşıyorlar onları yatıştırıyor. Otobüse biniyor, otobüs şoförü bir şey söylüyor. Yolda bir adam görüyor, o laf atıyor. Cehennem gibi, birçok yer böyle. Dolayısıyla insanın kasılmaması çok zor. Allah'a sığınarak kasılmayı azaltabiliyorlar. Yoksa herkes birbirini sevse… Mehdiyet devrinde, kasılma olmaz. İnsan, sinirsiz lop et olur. Hadislerde belirtiliyor ya “kadınların ayakları, çıplak ayakları otlara, çiçeklere değecek” diyor. “Başlarında süsleriyle gezecekler ve hiçbir erkek onlara laf atamayacak, hiçbir şekilde müdahalede bulunamayacak” diyor. Niye? Çünkü Mehdi devri, kasılma yok. Ama şu an deccal devri. Kiliseler kapatılıyor, kiliseler meyhaneye çevriliyor; sokağa çıkıyor, homoseksüel komşusu, kahrolma sen bilmem ne falan yani adam deliye dönüyor, ne yapacağını şaşırıyor. Çok korkunç bir ortam var.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, IMF'nin, bir dönem Türkiye'den almayı planladığı 5 milyar dolarlık krediden gurur nedeniyle vazgeçtiğini söyledi. “IMF'ye artık bizim borcumuz yok. Onlar bizden istedi, 5 milyar dolar verecektik sonra “Türklerden para aldılar” diye rezil oluruz diye vazgeçtiler” dedi.

ADNAN OKTAR: Tamam, utanıyorsa ne mutlu onlara. İyi, güzel bayağı iyi bir gelişme.

GÖRKEM ERDOĞAN: İki sevimli. Sahibinin kendisini sevmesini istiyor.

ADNAN OKTAR: Ayı gibiler. Öyle yani ufak tefek bir şey de değiller. Ama tabii hayvan sevgisi insanlarda çok çok güzel. Hayvan sevgisi olan bir insandan insana zarar gelmez. Bayağı güzel, ama bazen hayvanseverler de manyak gibi oluyorlar. Bazıları da, kirli böyle eli, ayağı, tırnağı kirli, saldırgan. Mesela kedi köpek koruyacağım diye insanlara saldırıyor, cam çerçeve kırıyor, küfür ediyor. Yani çok kirli ve korkunç oluyor. Böyle hayvanseverlik olur mu? Hayvansever insan çok nezih olacak. Hayvansever diye bir şey yok ki, herkesi seven, her şeyi sevendir. Bitkiyi de sevecek, çocukları da sevecek, insanları da sevecek. İnsanı sevmiyor, çocukları sevmiyor; sadece kediyi, köpeği seviyor. Veya sadece köpeği seviyor, bitkileri sevmiyor, öyle bir şey olmaz. Seven, Allah'ı sevecek; Allah'ın yarattığı her şeyi sevecek. Hayvansever denmez, Allah'ın yarattığı her şeyi seven denir. Bitkileri, çiçekleri, hepsini sevmesi lazım, böcekleri.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hindistan'da yetişen bir ağaç türü. Bir incir ağacı türü olan “Banyan” ağacı, Hint inciri de deniyor buna. Kökleri yukarıdan aşağıya doğru büyüyor bu ağacın ve bu kökler dışarıda, büyüdükçe daha da odunsulaşan bir görünüm alıyor. İncir ağacı ama meyvelerini daha çok kuşlar tercih ediyor.

ADNAN OKTAR: Hindistan'da mı?

GÖRKEM ERDOĞAN: Hindistan'da evet.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim bir acayip ülke. Sokaklar maymun dolu, insanın tepesine çıkıyor. İnekler sokakta geziyor, ağaçların kökü havada, dalı yerin altında, bir acayip durum yani. Allah hayırlara yazsın.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yapılacak dev havalimanının 90 milyon yolcu kapasiteli yapılacağını açıkladı. “Marmaray, Avrasya Tüneli, Osmangazi Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hayata geçirdik, dev havalimanını İstanbul'a yapıyoruz. Kapasitesi yıllık 90 milyon yolcu, 2023'te kapasite 150 milyon olacak” dedi.

ADNAN OKTAR: Yani onlar mesele değil de, şu uçakları sağlam yapmak çok önemli. Zırt pırt uçak düşmesi olmasın. Aman o bazı yerlerde oluyor küçük uçaklarda özellikle onları iyi korumak lazım. Ya kardeşim diyor ki, “arıza yapmıştı daha önce 4 arıza yaptı” diyor. Hurda uçakla niye uçuyorsun, zoruna ne oldu? Belli ki havada bir şey olacak. Hurda helikoptere biniyorlar her yeri paslı maslı zor bela zar zar zar çalıştırıyorlar. “Hadi bakalım hep beraber deneyelim uçağı” diyor. Ya deli misin sen? Bin küsur metreye çıkıyorsun dağın bilmem nerenin tepesine gidiyorsun. Son anda cıvataları falan sıkıştırıyor yağlıyor “gider ya” diyor “bu uçar abi” diyor. Şakası olur mu bunun? Hurda şey, sakın ha. Hurda uçak, helikopter, asla kullanılmasın.

HÜSNA KARAKUŞ: Muhabbet eden kuşlar.

ADNAN OKTAR: Bunlar normal konuşuyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir şey anlatmaya çalışıyorlar.

ADNAN OKTAR: Allah Allah, normal dile gelmiş konuşuyor bunlar. Ama bak dışarıda, işte bu çok önemli. Böyle olması lazım. Evde, kafeste, kuş olmaz kardeşim. Çok eziyet, benim içim sıkılıyor görünce çok rahatsız oluyorum acıyorum hayvana. Hayvan özgür olacak kardeşim. Kedi, köpek, kim olursa olsun özgür, rahat olacak. Hayvan sıkıştı mıydı daral geliyor bana. Köpek, sokakta gezecek istediği gibi; kedi de öyle. Mesela bizim Sarman özgür adam, bir tek yukarı çıkamıyor. Kardeşim, ikide bir koltuğun üstüne çıkıyor falan. Bana kafayı takmış, ya git başkasıyla arkadaş ol. Allah Allah, adım adım beni takip ediyor. Memnunum sevgisinden de… Ben de onu seviyorum. Bir şey dediğim yok. Ama bu biraz fazla yani. Yok fazla değil gelsin, gelsin.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: 1980 yılına kadar İngiltere ve Fransa'nın sömürgesi altında kalmış olan Vanuatu Cumhuriyeti, Galler Prensi Charles ve eşini konuk etti. Prens Charles’a büyük ilgi gösteren yerel halk, kıyafet ve hediyeler takdim etti.

ADNAN OKTAR: Ne yapıyor onlar? Prens Charles’ta da mangal kadar yürek varmış maşaAllah.

GÖRKEM ERDOĞAN: HDP’li bir grup milletvekili, Kuzey Irak'taki başarısızlıkla sonuçlanan bağımsızlık referandumu sonrası ilk kez bölgeye bir ziyaret gerçekleştirdi. HDP heyeti, burada bölgesel yönetim başkanı Mesut Barzani ile bir görüşme yaptı. Heyette Pervin Buldan’ın yanı sıra, Feleknas Uca, Osman Baydemir, Dilek Öcalan, İmam Taşçıer, Berdan Öztürk ve Zeynep Boğa yer aldı. Fotoğraflarını görüyoruz.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim bak özetle Türkiye ile çatışmayan, bize düşman olmayan, Allah'tan korkan, samimi, temiz, Osmanlı dönemindeki gibi temiz insanlar olsa; solcu da olsa bizi rahatsız etmez, bir derdimiz yok. Yani Türkiye'nin parçalanması; zaten bir avuç ülke kalmış deli misiniz siz ya? Hayır, parçaladığında zaten senin de iflahını keserler ayrıca, seni de rahatça boğarlar. Birlikte olunca yine bir şey yapma imkanları yok. Ayrıca parçalatmayız da. Yani tek ümit Türkiye'dir, deli misiniz siz ya? İslam aleminin tek ümidi, Türklük aleminin tek ümidi. Hayır, parçala parçala, zaten bir avuç bir yer var zaten, onu da parçalayacağım diyorsun. Deli misin sen ya? Ortada hiçbir şey kalmıyor. Olmaz, yani bu çılgınlığı bırakacaklar. Türkiye'nin parçalanmasından vazgeçecekler. Oradaki Kürt kardeşlerimizi, hepsini bağrımıza basarız rahat yaşasınlar, ticaret yapsınlar, Suriye izin veriyorsa orada, topraklarda egemenlik istiyorsa. Ama biz komünist sistem istemiyoruz; Stalinist, komünist yani bölünmeyi amaçlayan bir sistem istemiyoruz. Bulunduğu bölgede rahat yaşamak istiyorsa istediği imkanı sağlayalım. Ama gerek de yok. Mesela Suriye düzgün bir hale gelirse rahatça da yaşarlar. Ne yapacaksın yani parçalayıp? Bütünlük, hep bütünleşmenin üstünde durmak lazım. Parçalanma felaket getirir. İslam alemi parçalandı bak sürünüyorlar.

İmam Mehdi, (Nechül Belaga şerhinde İsmail Bin Abbas’tan Hz. Ali KeremAllahü veche,) Mehdi zikrinde şöyle buyurdu: Resulullah (sav) ferman etti ki: “İmam Mehdi açık alınlıdır, dolgun karınlıdır” yani küçük değil karnı dolgun karınlıdır; “bacak arası açıktır” diyor. Ona çok dikkat çekilmiş yani çok fazla ifade var. “Uylukları açıktır, bacak arası açıktır; dişleri muntazam, tebessümü tatlı, sağ bacağında ben olan bir insandır.” Sağ bacağındaki ben, ona dikkat çekilmiş.

GÖRKEM ERDOĞAN: Suudiler, Riyad’da bir iskambil şampiyonası düzenledi. Bir konferans merkezinde düzenlenen şampiyonada, 4 bin 112 kişi büyük ödül için yarıştılar. Ancak ülkede turnuvaya sosyal medya üzerinden tepki gösterildi. Müslüman dünyasından da Suudilere tepkiler yükseldi.

ADNAN OKTAR: Ödül falan almazsa oynuyorsa oynasın da, ödül olduğunda zaten kumara kapı sonuna kadar açılmış oluyor. Zaten onlar da iştahlı gibi görünüyor. Hayır, bu riskli. Bak, Prens olayın ayarını iyi tutturması lazım. Kumarhane kumar falan onun kapısını açtın mı mahvolur Suudi Arabistan aman ha. Allah'a isyana kapıyı açmaya gerek yok. Süper tehlikeli bir şey, bir anlamı yok. Dinle, imanla, alakası yok. Gerek yok demeyeyim de Allah affetsin. Asla kabul edilecek bir şey değil yani. Hayır, bir de ödül veriyorsun kazanana ödül. Ama bunlar para koymuyorlar, bir zeka şampiyonası gibi falan mı yapıyorlar nedir, nasıl bir şey? O anlamda olursa olur, ama işte onun ayarını tutturmak çok önemli. Yani bir zeka şampiyonası, beceri şampiyonası sonucunda bir ödül veriyorlarsa olabilir. Çünkü para koymamış onlar, birisi veriyor olabilir, onda bir şey yok. Ama çok dikkatli olmak lazım. Ama yine de Prensi tebrik ediyorum, iyi gidiyor.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ödül olarak, para veriliyormuş kazanana.

ADNAN OKTAR: Adamlardan para toplamadılarsa, biri veriyorsa versin. Hediye olarak veriyorsa versin. Ama adamlar, hepsi bahis koyup kazanana gitsin para diyorlarsa bu kumar, bu olmaz. Yani oradaki hassas dengeyi iyi bilmek lazım. Ama bayağı iştahlılar yani pek görüntü normal değil. Yani olaya bir anda intikal edecek gibi havaları var. Bilmiyorum da bayağı üstte olabilir bunlar. Baksana, o hocanın sakal maşaAllah. Yok canım meşru eğleniyorlarsa eğlensinler, bir şey olmaz. Kumara gitmez onlar, zannetmiyorum aklı başındalar.

GÖRKEM ERDOĞAN: Güzel meyve bahçeleri.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim, şurada benim bir yerim olması şart. Üzüm bağı en hayati bağ çeşididir. Üzüm bağı, yani üzüm bağında mutlaka bir bağ evi olması şart. Bağ evinde de, ince saz olacak, kanun, klarnet, keman, cümbüş, zilli tef. Efendim, üst katta böyle güzel sofraları kuracaksın, inim inim inleyecek ortalık. Burada da olur ama asıl yeri cennet tabii.

VTR: Merhaba, ben Sakarya'dan Sinem Elibol. Hayvanları neden satın aldıklarını, niye sahiplenmediklerini merak ediyorum?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlümü ben bir kere yakından göreyim. Yüzün şahane çok çok güzelsin. Allah güzelliğini kat kat arttırsın, seni cennet kızlarından yapsın ve cennet arkadaşım ol inşaAllah. Satın almaya gerek yok demek istiyor değil mi? Sahiplenme dediği de, sahipsiz hayvanları barınaktan alma. Anladım. Ona çok üzülüyorlar ya hakikaten yazık ama şimdi satın alınanlara da ben acıyorum. Yapmayın yazık, gariplerin bir kısmını da almıyorlar. Artık 90 liraya falan düşmüş yani içler acısı. Yazık, onların görünümü insanın içini parçalıyor. Artık 40 liraya falan düşürüyor, yine bakıyor. Biri alsın çok acı görünüyor. Allah aşkına yapmasınlar. Barınaklarda hayvanların karizması düşmüş gibi mi görüyorlar ne yapıyorlar öyle? Hayır niye onlar almıyorlar, alıyorlar değil mi?

GÖRKEM ERDOĞAN: Cins belki bir şey istiyorlarsa.

ADNAN OKTAR: Şöyle olabilir, resmi dairelere dağıtabilirler. Mecburi bakım meydana getirebilirler. Mesela Süt Endüstri Kurumu’nun müdüriyetine mecburi olarak gönderebilirler mesela iki kedi, üç kedi. Mesela köpek devletin bütün tesislerine dağıtılabilir, askeri tesislere dağıtılabilir. Mesela köpekler değil mi o mesela alayın köpeği olsun bir tane, kedisi olsun. O şekilde mecburi dağıtımla dağıtmaları mümkün. En sağlamöyle olur yoksa onlar kalır orada.

GÖRKEM ERDOĞAN: Mehmetçiğin makinalı bomba atar kullanmasını çok defa tekrarla tavsiye etmiştiniz. Hakkari Çukurca Karayolu’nda PKK’lı teröristlerin daha önce sık sık yol kesip eylem yaptığı Şine Dağı eteklerine askeri kontrol noktası kuruldu. Kontrol noktasında askerlerimizin önünde makineli bomba atar görünüyor.

ADNAN OKTAR: Bu çok önemli. Ama böyle hantal da değil de daha zarif hazırlasınlar yani daha hafif olması lazım ve daha pratik olması lazım, daha taşınması kolay. El bombası atar çok hayati bir şey. Mermiden ne olur? Ama el bombası her vurduğu yeri darmadağın ediyor şahane bir silah, çok güvenilir bir silah. Bence her müstahkem mevkiye koysunlar. Dağ başlarına, köşe başlarına çok çok iyi olur.

GÖRKEM ERDOĞAN: Afganistan’dan yola çıkan göçmenler İran üzerinden Türkiye’ye giriş yapıp Erzurum’a yerleşmeye başladılar. Son aylarda sayının giderek artması nedeniyle İçişleri Bakanlığı harekete geçti. Erzurum’daki geçici barınma merkezlerine kayıt yaptıran Afgan göçmenlerin geri gönderilecekleri açıklandı.

ADNAN OKTAR: Afganistan’da mesela o insanlara sorsan Türkiye’deki modeli beğenmezler. İşte kadınlar niye dekolte ama büyük bir iştiyakla geliyorlar. Çünkü ülkesini beğenmiyor. Orada insanlar onların hayat şekli, onların sanat anlayışını beğenmiyorlar. Ama Türkiye’yi daha Avrupai buluyorlar ama Türkiye’ye de razı değil onlar yine. Fransa’ya, İtalya’ya falan gitmek istiyorlar. Madem kaliteyi arıyorsunuz kendi ülkenizde niye bunun oluşmasını istemiyorsunuz? Bütün gelenekçi sistemde bu hata var.

GÖRKEM ERDOĞAN: İran devlet televizyonu kanallarından biri olan Iran’s Voice Roma’nın Barcelona ile oynadığı şampiyonlar ligi çeyrek finalinin maçıyla ilgili bir yayınında takımın logosundaki dişi kurdu blurlayarak verdi. Kulübün logosunda sansür haberini sosyal medyada yayılması üzerine Roma Belediyesi’nden de “Kentimizin sembolüyle gurur duyuyoruz” açıklaması geldi. BBC Türkçe, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin 2016’daki Roma ziyareti sırasında çıplak heykellerin önlerine bariyerler konularak da gizlendiğini hatırlattı.

ADNAN OKTAR: Çok gereksiz, çok ayıp bunlar çok ilkel hareketler Allah aşkına yakıştırmasınlar kendilerine. Ruhani de böyle bir şeyi kendine layık görmesin çok ayıp. Ne var ya bakmasın eğer hoşuna gitmiyorsa bu yakışacak bir şey mi çok ilkel bir görüntü veriyor.

VTR: Ülkenin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii ki çok korkunç bir ortam var, bir facia ortamı var görüyorum. Ama biz Mehdiyet’in zıl ve gölgesi altındayız. Türkiye’ye hiçbir şey olmaz bir kere söyleyeyim sana. Ve Türkiye İslam aleminde dünyayı da kurtaracak bir ülke. Bak açıkça onu da söylüyorum. İmanın tek yaşandığı yer Türkiye kaldı, her yer imanını kaybetti. Yüzde 95 Allah’a inananların oranı Türkiye’de. Avrupa’da Allah’ı inkar edenlerin yüzde 95, bak Allah’ı inkar edenlerin oranı yüzde 95, Türkiye’de de Allah’a inananların oranı yüzde 95. Bura merkez, buraya hiçbir şey olmaz. Ama kavga, olaylar, savaşlar, kargaşa her şey olur. Sonuç da çok güzel olacak, 2021’ler özellikle 2022 salaha erdiğimiz noktadır 2022’ler.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: ABD Savunma Bakanı James Mattis, ABD güçlerine Suriye’den çekilmesi meselesini sağdaki müttefikleri demokratik Suriye güçleri yani PYD ile konuştuklarını söyledi. Üzerinde durdukları konunun ABD güçlerinin çekilmesinden sonraki durum olduğunu ifade etti. “Şu an konuyu onlarla konuşuyoruz diğer bazı taraflarla da bu konuyla alakalı çözüme varıyoruz” ifadelerini kullandı.

ADNAN OKTAR: Ne yaparlarsa yapsınlar hepsini yaptıran Allah. Bunlar ne yaparsa Amerika, Rusya şu bu ama Türkiye hayret edilecek mesela normalde küçük bir ülke. Bakın bütün bölgeye hakim olacak 2020’leri falan görün yani 2022’ler. Ama bak iman ve akılla hakim olacak güçle değil, iman ve akılla. Ve ateizm Avrupa’yı yıkıp kavurup yerle bir edecek bak bunu da göreceksiniz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hz. Mehdi (as)’ın yeşil gözlü olacağı ile ilgili bir hadis. “Mehdi (as)ın alnı açık, burnu kalkık, kalem kaşlı ve birbirinden ayrık, gözleri yeşil gözlü, dişleri parlak ve sağ yanağında siyah bir ben vardır.” (El Buhari Fi Mehdiyi Ahir Zaman, sf:100)

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Esad rejimi ordusunu destekleyen halk direniş örgütü Amerikan askerlerine saldırdı. Pravda’da çıkan habere göre örgüt 30 Mart’ta bir askeri aracı vurdu ve 6 Amerikan askerini öldürdü. Araçtaki diğer 8 askerse yaralandı.

ADNAN OKTAR: Kepazelik başka hiçbir şey değil o ona, o ona, o ona ne oluyorsunuz? Bu nasıl bir kafadır? Sevgi çok kolayken yaralama, öldürme yani kepazelik, rezalet diz boyu. Birbirlerine nasıl azap vereceklerini düşünüyorlar. Birbirinizi nasıl mutlu edeceğinizi düşünün, nasıl ikramda bulunacağınızı düşünün zorunuza ne oldu? Bir servet değerinde bir bomba. Bomba atacağına adama yiyecek götür, ziyafet ver, güzellikle dost ol, arkadaş ol. Ben gözlerime inanamıyorum bu rezalete. İnsan cehennemde zannediyor kendini, çok korkunç bir ortam. İnanılmaz pahalı o roketler, bombalar. Ne zorun ya hep garibansınız beraber oturun güzel oraya bir çadır kurun. Kesin koyun, davar kesin falan kebap yapın yiyin, eğlenin, ibadetlerinizi yapın, Allah’ı anın.

Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Benim oğullarımdan 40 yaşlarında El Mehdi adımları hızlı sanki ben-i İsrail ricalinden bir kişidir. Şirk şehirlerini fethedecektir. Şirki ortadan kaldıracaktır” diyor.

“Kaim İmam Mehdi zuhur ettiği zaman gökler yağmurlarını gönderecek, yer ürünlerini verecek, düşmanlık kulların kalbinden silinecek. Eğer bir kadın Irak’tan Şam’a yürüyerek gitmek isterse her adımı güzel yeşil çimen üzerinde olacak ve süslerini, mücevherlerini gösterebilecek ve hiçbir kimse onları çalmaya, ızdırap vermeye, rahatsız etmeye kastetmeyecek” Yani “Irz ve mal güvenliği tam olacak” diyor İmam Mehdi (as) zamanında. (Bihar’ul Envar cilt 52 sf:316)

Evet, şimdi kısa bir ara verelim.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.

2018-04-22 23:18:15

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top