Komünizm

Suriye çözümüne bir adım daha

7 yıldır kesintisiz devam eden Suriye savaşına çözüm yolunda bölge ülkelerinin devreye girmesi kuşkusuz bazı aşamaların sonuca ulaşması ve çözüme yaklaşılması konusunda önemli bir adım oldu. Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Soçi görüşmeleri nezdinde de, bundan iki yıl önce aynı masada bulunmaktan dahi imtina eden gruplar, bugün müzakerelerde taraf konumundalar. Sesler yüksek tonda çıksa da, uzlaşma konusunda istekli ve ılımlılar. Cenevre'de sağlanamayan aşamalar, Astana ve ardından devam eden Soçi görüşmeleri ile bir kademe daha üste taşınmış durumda.

Soçi görüşmelerinin olaylı başlaması ve bir kısım muhalif grubun ilk gün bayrak krizi nedeniyle ülkeyi terk etmesi, Soçi'ye eleştirel gözle bakan bazı kesimleri memnun etmişe benziyor. Oysa rejim bayraklı resim ve logolara tepki göstererek ülkeye giriş yapmak istemeyen muhalif gruplar, kendilerini temsil etme yetkisini Türkiye'ye verdiler ve ilan edilmesi beklenen anayasa komisyonunun oluşturulması konusunun Türkiye tarafından takip edilmesini istediler. Bu, uzlaşma görüşmelerinin devamı açısından önemli bir aşamadır. Şimdiye dek, birbirine kavgalı tarafların karşılıklı görüşmelerinden sonuç alınamadığı malumdur. Şu anda, rejim tarafının Rusya nezdinde, muhalefetin bir bölümünün ise Türkiye nezdinde temsil edildiği bir masa, daha fazla sonuç çıkarabilecek bir anlaşma masasıdır. Rusya ve Türkiye, birbiriyle dostluğu ve ittifakı önemli gören iki ülkedir. Dolayısıyla bu iki ülkenin himayesinde gerçekleşecek görüşmelerin sonuca ulaşması kuvvetle muhtemeldir.

Suriye hükümet yetkililerinin ve terör örgütleri hariç olmak üzere ülkedeki muhalif etnik ve dini gruplardan temsilcilerin davet edildiği kongreye 1500'den fazla delegenin katıldığı bildiriliyor. Kongrenin başlangıcında, birbiriyle fazlasıyla hasım hale gelmiş olan tarafların ortak bir paydada buluşmaları elbette beklenen bir şey değildi. İşte bu nedenle devreye Rusya ve Türkiye'nin girmesi, Suriye sorununun çözümüne adım olabilecek bir ortak sonuç bildirgesinin oluşmasını sağladı.

Ortak sonuç bildirgesi, belki de Suriye meselesinde şimdiye dek atılmış en önemli adımlardan biri. Buna göre, rejim delegasyonunun yanı sıra “geniş temsili muhalefet delegasyonundan oluşan komitenin anayasal reform taslağı hazırlamak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına katkıda bulunmasına karar verildiği” ifadeleri kullanıldı. Anayasa komitesinde rejim, muhalefet, Suriye uzmanları, bağımsızlar, aşiret liderleri ve kadınların yer alacağı belirtildi. Kadınların hükümette ve devlet makamlarında en az %30 olması şartı konuldu; bu oranın belli bir süre içinde %50'ye çıkarılması kararlaştırıldı. Bildiride, anayasa komitesinin yetkileri, prosedür kuralları, seçilme kriteri gibi hususlar üzerindeki nihai anlaşmanın BM gözetimindeki Cenevre sürecinde yapılacağı vurgulandı. Bildirinin sonunda, Suriye Özel Temsilcisini anayasa komitesinin Cenevre’deki işlerine yardımcı olarak ataması için BM Genel Sekreterine çağrı yapıldı.

Toplantıya BM temsilcilerin ve Avrupalı müttefiklerin davet edilmesi, Suriye meselesinin çözümünde bölgesel değil küresel bir çözüm çabasının arandığına bir işaretti. Her ne kadar İngiltere ve Fransa, Rusya'nın oyun kurucu olduğu ve Türkiye ve İran ile işbirliği içinde gerçekleştirdiği bu önemli başarıdan pek memnun gözükmese de, Batının kendi çıkar hırsları, Soçi sonrasında dikkate alınmadı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, toplantının ardından yaptığı açıklamada “Cenevre sürecini teşvik edeceğine yönelik bir umutla, kongre sonuçlarını BM'ye teslim etmeye karar verdik. Artık BM’den Soçi’de varılan kararlar doğrultusunda sonuca ulaşmasını bekliyoruz” dedi. Görünen o ki Rusya, bir kısım batılı müttefikler gibi kendi çıkarının peşinde veya ön plana çıkma azminde değil; Rusya ve bölge ülkelerinin isteği, gerçek anlamda Suriye'nin barışa kavuşması.

Soçi toplantı sonuç bildirgesinin en önemli bölümlerinden biri ise, Suriye'nin bütünlüğünün korunmasındaki kesin kararlılık oldu. Suriye topraklarından bir karış bile verilmeyeceğinin özellikle üzerinde durulduğu toplantının bildirgesinde bir madde şöyleydi: "Suriye Ordusu’nun, Suriye sınırlarının korunması, yabancı güçlerle ve terörizmle mücadele için göreve devam etmesi gerek. Suriye’nin güvenlik güçleri kanunla uyumlu şekilde çalışmalı. Din ya da etnik kimlik fark etmeden bütün Suriyeliler eşittir. Suriye halkı kendi geleceğine seçimle karar vermeli.”

"Suriye'nin sınırlarının korunması" ve "Din ya da etnik kimlik fark etmeden bütün Suriyeliler eşittir" ibareleri kuşkusuz Suriye'nin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Bu ibareler, ülke üzerinde herhangi bir kantonlaşma veya federal yapının kurulmasına izin vermeyeceği gibi, din ve etnik kimlik faktörlerini kullanan terör örgütlerine de ülke içinde izin verilmeyeceğini gösteren önemli bir kararlılık örneği.

Kongrenin, Suriye'nin barışçıl ve normal hayata dönebilmesi için bir imkan sunduğunu kaydeden Putin'in sözlerine önemle dikkat çekmek gerekiyor. Putin, 2011'den beri devam eden çatışmalara gönderme yaparak, bu ülkede "tarihin trajik sayfasını çevirip kapatmak için gereken koşulların oluştuğunu" da belirtti. Garantör ülkelerin devreye girip bir anayasanın ana hatları üzerinde uzlaşmaları, gerçekten de Suriye meselesinde gelinmiş önemli bir aşama. Şimdi artık Cenevre'de alınan bu sonuçlar üzerinden bir adım daha ilerleme kaydedilmesi umuluyor. Bu başarının sağlanmasında ise, üç dost garantör ülkenin ittifakı pek çok açıdan etkili oldu. Üç dost ülke, yani Rusya-Türkiye-İran, farklı tarafları temsil ederek asgari müşterekte uzlaşının sağlanabileceğini gösterdiler. Türkiye'nin, Rusya ile koordineli ve bağlantılı olarak gerçekleştirdiği Afrin operasyonu, Batı'ya ve özellikle ABD'ye rağmen yapılan bir kararlılık gösterisi idi. Görülebileceği gibi, haklı gerekçelerle yapılan bölgesel atılımlar ve bir NATO üyesi olan Türkiye'nin Rusya ittifakı, bazı kesimlerin tüm iplerin Batı'nın elinde olmadığını görmelerini sağladı.

Soçi görüşmeleri ve bunun sonucunda atılan adım, Suriye üzerinde oyun kurucunun gerçekten Rusya olduğunu bazı kesimlere göstermiş bulunuyor. Rusya'nın Türkiye ile ittifak içinde yaptığı değerlendirmelerin, muhalefeti de içine alan bir çözümü içerdiği de oldukça açık. Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile sadece bu hafta bir kere yüz yüze, 6 kez ise telefonla görüştü. Bunun nedeni, iki dost ve müttefik ülkenin Suriye'de en olumlu ve en doğru barış sürecini oluşturmak istemesi.

Umarız, her kesimin temsil edildiği bir anayasa Suriye'de hemen şekillenir ve ülke, terör örgütlerinden temizlenerek yeniden yapılanabilir. Bu, Suriye halkının kurtuluşu için, bölge ülkelerinin ittifakının getirdiği büyük bir sonuç olacaktır. Bu, herkese hükmetmeyi seven kesimleri susturacak, "ayrılıkta bereket vardır" diyenlere, asıl bereketin ittifakta olduğunu gösterecektir.

Adnan Oktar'ın Pravda.ru (Rusya) ve Eurasia Review'de (Amerika) yayınlanan makalesi:

http://www.pravdareport.com/opinion/columnists/06-02-2018/139952-syria_resolution-0/

https://www.eurasiareview.com/08022018-one-step-closer-to-a-resolution-in-syria-oped/

2018-02-06 22:36:41

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top