Komünizm

RAMAZAN 2009 - 5.Gün







O gün, cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer çok daha güzeldir. (Furkan Suresi, 24)





Cennet ehlinden herkes cehennemdeki yerini görür de "Ya Allah bana hidayet vermeseydi?" der ve bu ona şükür olur... [Ramuz el-Ehadis-2, s. 342/1]

 







İngiltere'de Müslüman Nüfus 10''a Katladı / İnternet Haber / 31.01.2009

İngiltere'de Müslüman toplumun nüfusu, toplumun diğer kesimlerine göre 10 kat daha hızlı artıyor.

İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi rakamlarına göre, 4 yılda İngiltere'de yaşayan Müslümanların sayısı 500 binin üzerinde artarak, 2008 sonu itibariyle 2 milyon 422'ye ulaştı.

Aynı dönemde ülkede yaşayan Hristiyanların nüfusunun ise 2 milyondan fazla azaldığı belirtildi. İngiltere'de 42,6 milyon Hristiyan yaşıyor.Müslümanların hızlı nüfus artışının göç, yüksek doğum oranı ve 2004-2008 yılları arasında ortaya çıkan din değiştirmelerinden kaynaklandığını belirten uzmanlar, geçmişte kendisini Müslüman olarak tanımlamayan bir kesimin Batının açtığı terörizmle savaş sonrası gelişen kimlik duygusundaki güçlenmeyle artık kendisini rahatlıkla ''Müslüman'' olarak tanımlamasının da rakamlardaki artışta etkili olduğunu ifade etti.

Müslüman toplumu liderleri, Müslümanların sayısının artmasının İngiliz toplumuna etkileri, entegrasyona yapacağı katkılar ve hükümetin ayırdığı kaynakları büyüteceğine dikkati çekerek, bundan memnuniyet duyduklarını belirttiler.





Tohumlar Toprağı Kazarak Nasıl Hareket Ederler?

Buğday başağı, parlak sarı rengi, uzun ince bir sap üzerinde sıralanmış tohumları ve sert diken gibi görünüm veren püskül biçimindeki kılçıkları ile oldukça estetik bir görünüme sahiptir. Ancak başağın estetik bir görünüm kazanmasında önemli bir payı olan bu kılçıklar sadece dekoratif amaçlı değildir. Bu kılçıkların üstlendikleri çok önemli bir görev daha vardır. Bu görev, tohumların dağılması ve yayılmasını sağlamaktır. Peki, buğday kılçıkları bu önemli görevi tek başlarına nasıl yerine getirirler?

Buğday Tohumundaki Mükemmel Mekanizma

Bilim adamları buğday tohumunun hareket etme işlevini anlayabilmek için tohum dokusunun içinde kas sistemine benzeyen veya hareket etmeyi sağlayan herhangi farklı bir sistemin varlığını araştırmışlardır. Ancak elektron mikroskobu altında yapılan gözlemlerde bütün dokuların aynı olduğunu ve tohumun hareket etme özelliğinin, düşündükleri gibi kas dokusuna benzeyen bir sistemden kaynaklanmadığını anlamışlardır. Fakat kesitte önemli bir detay dikkatlerini çekmiştir. Bu detay, kılçık gövdelerinin sertliğini etkileyen muazzam bir özdirencin varlığıdır. Bir toplu iğne kalınlığındaki buğday kılçıklarının sağlamlık konusunda, sert keresteli bir ağaç olan ladin ağacı ile yarışabilecek kadar dayanıklı olması ise elbette büyük bir mucizedir. (www.derindusunmek.com)

Buğday Kılçıklarının Dayanaklı Olması Neden Önemlidir?
Havadaki nem oranı değiştikçe bu değişikliğin oluşturduğu farklılık, tıpkı termostattaki bobin tellerinin sıcaklığa tepki olarak kıvrılıp gevşemesi gibi buğday kılçıklarının da kıvrılıp düzleşmesini sağlar. Normal koşullarda bu kıvrılıp bükülme sırasında incecik kılçıkların kırılması beklenirken ağaç kadar sağlam olmaları kırılmalarını ve taneden kopup ayrılmalarını engeller. Kılçıkların bu şekilde kıvrılması ise tohuma bir kuvvet verir ve onu toprağın içine doğru iter.

Buğday Kılçıklarının Üzerindeki Taşlaşmış Tüycükler

Buğday başağından toprağa düşen tohumlar, tıpkı bir kazı makinesi gibi hareket ederek toprakta ilerler. Tohumun bu biçimde ilerlemesinde etkili olan bir diğer mekanizma kılçıklar üzerinde yer alan taşlaşmış tüylerin varlığıdır. Kılçıklar üzerindeki bu küçük tüycükler, havadaki günlük nem oranının değişmesinden etkilenen kılçıkların eğilip bükülmesi sırasında toprak parçalarına mandallanırlar ve yer kazıcı gibi açılıp kapanarak tıpkı bir çarkın dişlileri gibi hareket ederler.

Burada ilginç olan nokta tohumların bu ilerlemeyi toprak yüzeyinde yapmamaları ve toprağın altına indikten sonra taşlaşmış tüycüklerin tohumun tekrar yukarı çıkmasına engel olmalarıdır. Ancak aklı ve şuuru olmayan, insan gözünün güçlükle seçebileceği küçüklükteki tüycükler, toprak yüzeyi üzerinde ilerlemenin tehlikeli olduğunu, burada tohumları yiyebilecek canlıların bulunduğunu, yüzeyde tohumun ateşten ya da kuraklıktan etkilenebileceğini, bu nedenle en güvenli yerin toprağın altı olduğunu nereden bilebilirler? Elbette bu soruya verilecek tek cevap Yüce Allah’ın ilhamıdır. (www.Allahvar.com)

Sonuç:

Tohum, kendi başına hiçbir şey yapması mümkün olmayan kuru, cansız bir cisimdir. Buğday tohumlarının sahip olduğu mükemmel mekanizma, bu sistemin eksiksiz olarak çalışmasını sağlayan her bir parçadaki ince detaylar ve hesaplar elbette üstün bir aklın delilleridir. Bu üstün aklın sahibi ise alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır. Toprağa düşen her tohum, Yüce Allah'ın ilmi ile kuşatılmıştır, Rabbimiz'in ilmi ile büyüyüp gelişir ve bitki haline gelir. Rabbimiz bir Kuran ayetinde her bir tohum tanesi ile ilgili bilginin Kendi Katında kayıtlı olduğunu şöyle haber vermiştir:   

“Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.” (Enam Suresi, 59)

 



Güneş’in Hidrojen ve Helyum İçeriği

Güneş'in %70'i Hidrojen (H), %28'i de Helyum (He) atomlarından oluşmaktadır. Geri kalan diğer maddelerin hepsi %2'den daha az oranlardadır. Güneş'te her saniye 600 milyon ton Hidrojen, 596 milyon ton Helyuma dönüştürülmektedir. Kalan 4 milyon ton ise ısı ve ışık enerjisi olarak açığa çıkmaktadır. Bu bakımdan Güneş denildiğinde akla ilk olarak, H (Hidrojen) ve He (Helyum) atomlarını simgeleyen harfler gelir. Kuran'daki "Güneş" anlamına gelen "Şems" Suresi'nde ise, suredeki onbeş ayetin hepsi istisnasız olarak H ve E harfleriyle bitmektedir. Bu harflerin Arapçadaki karşılıkları şöyledir:


(Arapçada He harfi) (Arapçada Elif  harfi)


Aşağıda Şems Suresi'ndeki ayetlerin Arapça yazılışları ve son kelimelerinin okunuşları görülmektedir.



Tablodan da görüldüğü gibi Şems (Güneş) Suresi'ndeki tüm ayetlerin sonu, bu ayetlerin hepsinin sonu he ve elif harfleri ile bitiyor. Hidrojen'in simgesi "H" ve Helyum'un simgesi "HE" harflerini içermektedir. Kuran'da Şems Suresi'nden başka hiçbir sure baştan sona HE harfleriyle bitmez. Bu bakımdan Kuran'da sadece bu surede böyle bir harf diziliminin olması son derece dikkat çekicidir. Ayrıca Şems Suresi'nin numarası olan 91 rakamı da özeldir. Hidrojen dışında doğada tabi olarak bulunan 91 element daha vardır ve bunlar Hidrojen atomlarından meydana gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, en hafif element olan Hidrojenden ağır 91 elementteki tüm atomlar, Hidrojenin intra-atomik (atomlararası) bileşikleridir. Bu nedenle Güneş'te yer alan H (Hidrojen) atomu, doğadaki diğer 91 elementi de oluşturmaktadır. (www.evreninyaratilisi.com)

Evreni içinde var olan tüm detayları ile Yüce Allah yaratmıştır ve yaratmaya devam etmektedir. Bu detaylara ait tüm ilimler de, Rabbimiz'in sonsuz bilgisini kavramamıza izin verdiği kısımlardır. Bir ayette şöyle buyurulmaktadır:

Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)





Tamahkarlık Küçültücü Bir Kötü Ahlak Özelliğidir

Kuran ayetlerini gözardı ederek yaşamayı tercih eden kimseler, ahiret hayatını unutarak dünya menfaatlerini asıl amaçları haline getirirler. Bu şekilde sadece dünya hayatını gözetmek ve dünyevi çıkarlara hırsla sarılmak, insanlar için büyük bir aldanıştır. Dünya hayatına yönelik bu tür yanlış bir bakış açısına sahip insanların en belirgin özelliklerinden biri ise tamahkarlıktır.

Tamahkarlık gösterip basit menfaatler peşinden koşmak, insanı alçaltan bir tutumdur ve manen büyük zarara yol açar. Tamahkar bir kişi, hırsı yüzünden sahip olduğu üstün değerleri bırakarak değersiz şeylerin peşine düşer. Allah’ın rızasını, rahmetini ve sonsuz nimetlerle donatılmış cennetini istemek ve bunun için çaba göstermek yerine, dünyanın az ve geçici yararını ister. Hırsla dolu olduğundan ilerisini görmeyip sadece içinde bulunduğu anı, hemen elde edebileceğini düşündüğü menfaatleri gözetir.

Kişi dünya hırsına kapılınca hatalara ve kötülüklere iyice açık hale gelir. Kimi biraz daha fazla yiyecek, giyecek için, kimi daha fazla eğlenebilmek, daha yüksek bir hayat standardı elde edebilmek için, kimi ise daha yüksek bir mevkiye gelebilmek için inandığı değerlerden tavizler verir. Oysa bunların tamamı geçici ve önemsizdir.

İnsan bir tabak yemekle doymakta, tek bir gömleği yıllarca giyebilmektedir. Evi ne kadar büyük olursa olsun ancak küçük bir bölümünü kullanmaktadır. İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun insan böyle bir basitliğe asla yanaşmamalı, haysiyetli davranmalıdır. İhtiyacı olan her şeyi yalnızca Allah’tan istemeli, yalnız O’na rağbet etmelidir.
 
Ne Tür Davranışlar Tamahkarlıktır?

Tamahkarlık yalnız maddi birtakım değerlerle sınırlı bir kavram değildir. Verilen bir cevapta, sarf edilen bir sözde ve bunların yanı sıra pek çok ayrıntıda bu kötü ahlak kendini gösterebilir. Basit karakterli bir insan kendi deyimiyle “lafın altında kalmaz”; son sözü söylemeye tamah eder. Kimi insanlar her fırsatta konuşmalarının arasına yabancı dilden kelimeler ve vurgular serpiştirerek yabancı bir dil bildiklerini vurgulamaya çalışırlar. Benzer şekilde marka, araba, yazlık gibi genelde sahip olunan maddi imkanları vurgulamaya yönelik konuşmaların hemen hemen çoğunun temelinde bu basitlik vardır.

Tamahkar insanlar şaşırtıcı derecede küçük menfaatleri elde etmeyi kar olarak görürler. Örneğin arkadaşlarından önce davranarak daha iyi bir yere geçip oturmak ya da gittiği bir yerde hiç para harcamadan yemek yiyebilmek, tamahkar kişiler için mutluluk vesilesi olan önemli olaylardır. Katıldıkları bir davette açık büfeden faydalanabilmek için birbirinin önüne geçmeye çalışan, daha fazla yiyecek olan tabağı bir şekilde almaya çalışan insanlar da aynı basitlikte insanlardır. Dahası bunların çoğu hiç ihtiyacı olmadığı halde bir tabak yemeğe tamah edebilen insanlardır. Bu da göstermektedir ki tamahkarlık kişilerin sahip oldukları imkanların genişliği ya da darlığı ile değil, tamamen din ahlakından uzak basit bir ruha sahip olmaları ile ilgili bir konudur. (www.kesinbilgiyleiman.com)

Müslümanların Tamahkarlıktan Uzak Güzel Ahlakları

Müslümanlar, karşılaştıkları her ortamda, öncelikli olarak nefislerinin isteklerini değil, Allah’ın rızasına uygun olanı gözetirler. Kendi rahatlarını, ihtiyaçlarını ve isteklerini değil, Allah’ın rızası için hep başkalarının rahatını, ihtiyaçlarını ve isteklerini ön planda tutarlar. Bunun için fedakarlık yapar, emek harcar, fakat bunun karşılığını yalnızca Allah’tan umarlar. İşte bu üstün ahlak insana asil ve kaliteli bir ruh kazandırır. Bu nedenle müminler, kendilerini tanıyan kişilerde Allah’ın izniyle hayranlık ve takdir hisleri uyandıran yüksek bir ahlaka, maddi hiçbir şeyle elde edilemeyen üstün bir kişiliğe sahip olurlar. (www.iyilerinittifaki.com)





Mersin Balığı



Dönem: Mezozoik zaman, Jura dönemi

Yaş: 208 146 milyon yıl

Bölge: Çin


Fosil kayıtlarında çok eski dönemlerden itibaren izlerine rastlanan mersin balıkları, Acipenseriformes takımına dahildirler. Kuzey yarım küredeki tatlı sularda ve denizlerde yaşarlar. Mersin balıkları, on milyonlarca hatta yüz milyonlarca yıldır değişmeyen yapılarıyla, Darwinistlerin canlılığın ilkelden gelişmişe doğru evrimleştiği iddiasını yalanlayan canlılardan biridir.

Fosil kayıtları, çok eski jeolojik dönemlerde dahi, modern örneklerinden hiçbir farkı olmayan, göz, solungaç, kan dolaşımı gibi kompleks sistemlere, ileri fizyolojik yapılara sahip canlıların yaşadığını ortaya koymuştur. Örneğin 1999 yılında elde edilen yeni bulgular, Kambriyen döneminde (543 490 milyon yıl) Haikouichthys ercaicunensis ve Myllokunmingia fengjiaoa olarak adlandırılan iki ayrı balık türünün var olduğunu göstermektedir. Bu bulgular, evrim teorisinin canlıların ilkelden komplekse doğru geliştiği yönündeki iddiasına 'öldürücü bir darbe' indirmektedir. (www.evrimyok.net)





AHİR ZAMANDA İNSANLARIN BÜYÜK KISMI, HZ. MEHDİ'NİN CEMAATİNDEN UZAK DURACAKTIR


Aşağıdaki hadiste insanların büyük çoğunluğunun Hz. Mehdi'den uzak duracağına işaret edilmektedir. Bu insanlar Hz. Mehdi'nin ve yakınlarının üstün ahlakını ve Allah yolunda verdikleri büyük mücadeleyi takdir edemeyeceklerdir. Ahir zamanda insanların büyük kısmının din ahlakından uzaklaşmış olmaları ve Hz. Mehdi cemaatinin pek çok iftiraya, zorluğa ve sıkıntıya maruz kalmaları sebebiyle, menfaatlerinin zarar görmesi korkusuyla insanların Hz. Mehdi ve cemaatine yaklaşmayacakları anlaşılmaktadır.

Buyurdu ki: "Onları yeryüzünün kenarlarında ara. ONLARIN YAŞANTILARI SADEDİR, EVLERİ SIRTLARINDADIR, EĞER HAZIR OLSALAR TANINMAZLAR, EĞER KAYBOLSALAR ARANMAZLAR, HASTA OLSALAR KİMSE ONLARIN ZİYARETİNE GELMEZ, EĞER EVLENMEK İSTESELER KİMSE ONLARA GELMEZ. EĞER ÖLSELER CENAZELERİNE KİMSE KATILMAZ. ONLAR MALLARINI ARALARINDA EŞİT OLARAK PAYLAŞIRLAR VE BİRBİRLERİNİ KABİRLERİNDE ZİYARET EDERLER, AYRI ŞEHİRLERDE OLSALAR DAHİ İSTEKLERİ HEP AYNIDIR." (Gaybetul Numani, Sf 238)






OBAMA: 'TÜRKİYE'NİN LİDERLİĞİNİ TAKDİR EDİYORUM'

Ne Demişti

Ekin TV, 12 Şubat 2009

Adnan Oktar: Aslında bu farzdır, Türk-İslam Birliği farzdır. Çünkü ayrılık haramdır, birleşmek de farzdır. Yani Müslümanların bölünmüşlüğü haramdır. Biz mesela Azerbaycan’dan niye ayrılalım, Türkistan’dan, SURİYE’DEN, IRAK’TAN NİYE AYRILALIM? Ermeniler niye bizim kardeşlerimiz gidip orada ayrı bir ülkede yaşasınlar? Azeriler niye ayrı bir ülkede yaşasınlar?... Her şeyin bir ustası vardır değil mi, mesela fırında, hamurkar vardır. Demirci ustası vardır. Liderliğin de bir ustası vardır. Bu Türk milletidir. Türk-İslam âleminde Türkiye lider ülkedir. Lider her zaman tavrını açıkça göstermek durumundadır. Yani lider arandı mı bu bir fitnedir, karmaşa olur. Hâlbuki lider besbelli ve ortadadır ve bu Türkiye’nin hakkıdır. Kutsal emanetler de bizdedir. Tecrübe de bizdedir. Allah’a çok şükür, çok takva, eğitimli, büyük bir aydın kadromuz var. Çok aklı başında bir milletiz. Mutedil, merhametli, şefkatli, acıya tahammüllü bir milletiz ve hizmetten çok zevk alan, insanların mutluluğundan zevk alan bir milletiz. Halen her yerde nereye gitsek barış ve uzlaşma çabaları içerisindeyiz dikkat ederseniz. Nereye gitsek bizi çağırıyorlar. Gelin aramızı bulun. Mesela, İsrail bizi çağırıyor, SURİYE GELİYOR, BİZİ ÇAĞIRIYOR, CEZAYİR GELİYOR BİZİ ÇAĞIRIYOR. NİYE ÇAĞIRIYORLAR. Doğal lider olduğumuzu bildikleri için. Tabi ki diyeceğiz ki o zaman Türkiye başa geçsin. Türkiye lider olsun diyeceğiz. Türk devletleri de suni olarak ayrılmış bir millettir. Biz bir aileyiz, bu bir aile işidir.  Ailece bu işe sahip çıktık, Türk-İslam Birliğine. Tabi ki, Türk âlemi ile birleşip, kendi kardeşlerimizle birleşip ailemizle birleşip koskoca İslam âlemine kendi ailemizi kucaklayacağız ve onları koruyacağız.



Ne Oldu

Star, 17 Şubat 2009





ALLAH'IN SONSUZ GÜCÜ




İnsan, yerde ve gökte olan her neyi araştırırsa araştırsın, mutlaka Allah'ın üstün ve kusursuz sanatı ile karşılaşacaktır. Varlıkların hiçbiri, tesadüfen bir özellik kazanamaz, tesadüfen mevcut düzen ve dengelerini koruyamazlar. Bunların tümü, üstün ve sonsuz bir aklın kontrolünde ve hakimiyetindedir. Her yerde varlığını gösteren bu üstün akıl, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a aittir.

2009-07-19 10:35:40

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top