Komünizm

Ramazan 2010 - 7. Gün

 

 

Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)

 

 

"Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz." (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.594)

 

 

 

Kötülüklerden rahatsızlık duyan kişinin kötülüklerin son bulması için iyilerle ittifak etmesi gerekir

Tarih boyunca yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, insanlara çeşitli şekillerde zulmeden, bulundukları toplumlara huzursuzluk, güvensizlik, iftira, kavga, çekişme, kıskançlık gibi kötülükler getiren ve tüm bu kötülüklerin toplum içinde gelişip yayılması için el ele veren şer odakları olmuştur. Bir kişi bu kötülüklerden rahatsızlık duyuyor ve dünyadan yok olmasını istiyorsa; bu o kişinin vicdan sahibi, duyarlı bir insan olduğunu gösterir. Ancak kötülüklerden rahatsızlık duyan bir kişinin mutlaka güzel ahlakın yayılması ve kötülüklerin son bulması için iyilerle ittifak etmesi gerekir. Çünkü unutmayın ki zulme rıza göstermek, kötülüklere seyirci kalmak da zulme ortak olmaktır.

Günümüzde kötüler ve kötülükler dıştan bakıldığında hem sayıca fazla, hem de maddi imkan olarak güçlü görünmekte ve yeryüzünde birçok insanın sıkıntı ve acı içinde yaşamasına neden olmaktadır. Birçok toplumda güzel ahlakın temeli olan din ahlakının özünden tamamen uzaklaşılmış olması, bunun sonucunda inançsızlığın yaygınlaşıp sapkın ideolojilerin etkin bir duruma gelmesi yeryüzünde bozgunculuğun ve her türlü kötülüğün bir engelle karşılaşmadan yayılmasına neden olmuştur. Tüm iyi özelliklerini kaybetmiş, acıma duygusunu yitirmiş, manevi değerleri tamamen göz ardı eden insanların ortaya koydukları zulüm ve kötülüklere engel olmak için vicdan sahibi inançlı insanların ittifak ederek, yeryüzünde kötülüğün yerine iyiliğin ve güzelliğin hakim olması için yoğun bir çaba içine girmeleri gerekmektedir. Yüce Allah bir ayette bu ittifakın olmaması durumunda yeryüzünde fesadın ortaya çıkacağını bildirmiştir. Nitekim ayette bildirilen bu durum, bugün kısmen yaşanmaktadır. Kuran’da şöyle buyrulmaktadır:

 

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)


Kötülüklerin önüne geçebilecekken kayıtsız kalmak, ayrılıkları gidermeye çalışmayarak gaflet içinde yaşamak, insanların ahirette büyük bir vebal altına girmesine sebep olabilir. Bu nedenle Müslümanların yapması gereken, yeryüzünde yaşanan olumsuzluklar için kötüleri suçlamayı bir tarafa bırakarak; fesadın ortaya çıkmasının ve hareket sahası bulmasının asıl sebebi olan sürtüşmeleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Kuran ahlakını yaşamada Müslümanların ittifak etmesi, Allah’ın emridir ve yeryüzündeki barış ve huzurun tek çaresidir.

(http://www.anlamazliktangelmeyin.com)

 

 

Ahir zamanda zuhur eden Hz. Mehdi (a.s.), Yahudilerin de Hıristiyanların da beklediği Mesih'dir
 

Hz. Ali b. Ebu Talib (a.s) şöyle buyuruyor: "Vaat edilmiş Mehdi bizden olacaktır ve ahir zamanda zuhur edecektir. HİÇBİR MİLLET ARASINDA ONDAN BAŞKA BEKLENİLEN BİR MEHDİ YOKTUR."

(Isbat-ül Hüdat, c.7, s.148.)


Peygamberimiz (s.a.v.) bu hadis-i şerifiyle Müslümanların da Yahudilerin de Hıristiyanların da beklediği Kurtarıcının aynı olduğunu; bu üç dinin de Hz. Mehdi (a.s.)’ı beklediklerini haber vermiştir.

Hz. Mehdi (a.s.) gerçek Tevrat'ı çıkarır ve bir Yahudi cemaati onun vesilesiyle Müslüman olur.

 

 

Ona Mehdi denilmesinin sebebi şudur. O, Yahudilerin hac yaptığı Şam dağlarından bir dağın içindeki Tevrat’a dair kitapları çıkarır ve Yahudilerden bir cemaat onun elinde müslüman olur.

(İmam-ı Suyuti)




"Ona Hz. Mehdi (a.s.) denilmesinin nedeni, Şam'da bulunan dağlardan birine yönelmesidir. Oradan (GERÇEK) TEVRAT KİTAPLARINI ÇIKARACAK, YAHUDİLERE KARŞI DELİL GETİRECEKTİR."

(Suyuti, el-Havi li'l Feteva, II. 81)


http://www.kutsalkitaplardamehdi.com/

 

 

Vizeyi kaldırın Avrupalı olun


Vatan, 23 Mart 2010

Bugün, 23 Mart 2010


MPL TV Satranç Tahtası Programı, 19 Aralık 2008



Adnan Oktar: Bütün bu bölgenin ağabeysiyiz biz, dostuyuz. Hepsi bizim komşumuz, binlerce sene, yüzlerce sene iç içe yaşamışız biz, tamamen suni bir ayrılık var. SINIRLAR AÇILSIN, VİZELER KALKSIN, GÜRÜL GÜRÜL TİCARET YAPALIM, BAĞRIMIZA BASALIM ONLARI, BİR SEVİNÇ OLSUN, BAYRAM OLSUN, BEREKET, BOLLUK BÖYLE HER YERİ BİR SARSIN. Dünya da görsün bu kalleşliğin, egoistliğin, bencilliğin çirkinliğini görsünler, bize özensinler.
 


Erzincan Can TV, 23 Temmuz 2008



Adnan Oktar: Avrupa Birliği çok iyi bir birlik, çok da gerekli. Türkiye’nin girmesi gerekiyor ama yani bu şekilde değil. Türk İslam aleminin lideri olarak. AVRUPA'YA KÖPRÜ OLAN SÜPER DEVLET OLARAK girmesi gerekir. O zaman Avrupa Birliği birse bin olur. Amerika binse iki bin olur. Muazzam gelişir. Rusya ferahlar, Çin ferahlar. Konu komşu herkes ferahlar. İsrail günlük güneşlik olur, Ortadoğu cennet gibi olur onlar için. Son derece rahat ederler. Türkiye’de en güzel barışı, huzuru, sevgiyi sağlayacak olan millet Türk milletidir. Osmanlı döneminde de bu böyledir, bu dönemde de böyledir. Allah inşaAllah bu milleti görevlendirmiş.

www.Allahinhikmetliornekleri.com

 

 

İslamiyet en hızlı yükselen din / Türkiye Gazetesi / 01.05.2010


Yedi milyara yaklaşan dünya nüfusunun bir buçuk milyarını oluşturan Müslümanların çoğunluğu 57 ülkede yaşarken geriye kalan üçte bir kısmının ise 120 ülkede yaşadığı belirtildi.

Gallup’un Pakistan temsilcisi Prof. Dr. İcaz Şefi Gilani, “Araştırmalarımız İslam’ın en hızlı yayılan din olduğunu gösteriyor. Ayrıca araştırmamız gösterdi ki dünyada farklı millet, ırk ve mezhepten oluşan İslam dini mensupları kendilerini ilk önce Müslüman olarak tanıtıyor” dedi.

 

(www.Kuranahlaki.com)
 


 

Harun Yahya külliyatı


 

http://www.harunyahyakulliyati.com/
 

1956 yılında Ankara'da doğan Adnan Oktar, Harun Yahya müstear ismi ile kitaplarını yazmaktadır. Hayatını tamamen Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini insanlara anlatmaya, Kuran ahlakını yaymaya, materyalist ve ateist ideolojileri fikren mağlup etmeye, gerçek Atatürkçülüğü yayıp Devlet'in bekasını ve milletin bütünlüğünü savunmaya adamış dünya çapında tanınan bir fikir adamıdır. Üniversite yıllarından başlayarak, hayatının her döneminde, bu kutlu amaca hizmet vermiş ve hiçbir zaman zorluklar karşısında yılmamıştır. Bugün, hala büyük bir sabır ve kararlılık göstererek, materyalist, Darwinist ve bölücü odaklardan gelen tüm baskılara karşın fikri mücadelesini devam ettirmektedir.

 

 

Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?


Türkiye'nin geleceği parlak

Türkiye Gazetesi, 18 Mayıs 2010


Sayın Necati Özfatura'nın 18 Mayıs 2010 tarihli yazısından:
Bazı düşünürlere göre: “İslam dünyası arzuladığı liderliği Türkiye’de görüyor. Bu ise demokrasi ile mümkündür."

 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?
 

Kocaeli TV, 2 Şubat 2010

Adnan Oktar:
Evet şimdi en önemli konu,  dünyada Türkiye’nin konumudur. Allah vermesin Türkiye’ye bir şey olsa bütün bölge gider. İslam alemi de darmakeşan olur, Türklük alemi de darmakeşan olur. Ama Türkiye büyük olursa, lider olursa İslam alemi de kurtulur, Türklük alemi de kurtulur. Büyümeyen her ülke küçülür söyleyeyim. Yani bu bir kanundur. Büyüme-gelişme yoksa bir canlıda da öyle büyüme-gelişme yoksa o,  yavaş yavaş yaşlanıp çökmeye doğru gider. Onun için bölgede Türk-İslam Birliği’nin kurulması çok hayati bir konu. Yani bütün Türk aleminin bütün İslam aleminin en hayati konusu olması gerekir, en candan ve en kararlı uygulamayı biz, bu  konularda yapacağız inşaAllah.

 




Azerbaycan ATV, 27 Ağustos 2008

Adnan Oktar: Türkiye İslam alemi için gerçekten örnek bir ülke. Yani, hem Türk milliyetçiliğini güzel anlayan ve güzel uygulayan, İslam’ı da çok güzel anlayan ve çok güzel uygulayan, laikliği de güzel özümseyen bir yapısı var.
Fakat, İslam dinini gerçekten en iyi uygulayan, en iyi yaşayan ülke olduğunu bütün İslam ülkelerinin hepsi kabul eder. Yani gerek temizlik olarak, gerek anlayış olarak, gerek yaşantı olarak, gerek takva olarak hakikaten çok titizdir Türkiye. Belki bu Osmanlı mirası olduğu için Osmanlıdan gelen alimlerin etkisi de olmuş olabilir. Allah bir şekilde bu güzelliği meydana getiriyor o yüzden Türk-İslam aleminin liderliğine de Türkiye’nin çok uygun olduğunu düşünüyorum.

(http://www.onderturkiye.com)     

 

 

Kendisini Sürekli Temiz Tutan Lotus Bitkisi

Lotus bitkisi (beyaz nilüfer), çamurlu ve kirli ortamlarda yetişir. Buna rağmen bitkinin yaprakları sürekli temizdir. Çünkü bitki, üzerine en ufak bir toz zerresi geldiğinde hemen yapraklarını sallar ve toz taneciklerini belli noktalara doğru iter. Yaprağın üzerine düşen yağmur damlaları da bu noktalara doğru yönlendirilir ve buradaki tozları süpürmesi sağlanır.

Lotus bitkisinin bu özelliği, yeni bir bina yüzeyinin tasarımı için araştırmacılara ufuk açmıştır. Bunun üzerine araştırmacılar lotusun yaprağı gibi, yağmur sularını kullanarak üzerindeki kiri temizleyen bina yüzeyleri üzerinde çalışmaya başlamışlardır. Bu çalışmalar sonunda da ISPO isimli bir Alman şirketi, Lotusan adı verilen cephe kaplama malzemesini üretmiştir. Asya ve Avrupa'da bulunan satış noktalarında piyasaya sunulan bu ürün için 'deterjana gerek kalmadan 5 yıl boyunca kendini temiz tutacağı garantisi' bile verilmiştir. (New York Times, Mühendisler tasarım için doğadan örnek alıyor, 11 Aralık 2001)

 


Doğadaki pek çok canlı, kendi yüzeylerini koruyan çeşitli özelliklere sahiptir. Şüphesiz lotus bitkisinin yüzey yapısı, kendi kendine oluşmamıştır. En önemlisi de bu bitki sahip olduğu üstün niteliklerden tamamen habersizdir. Onları tüm özellikleriyle birlikte yaratan, Yüce Allah'tır. Bir Kuran ayetinde Rabbimiz'in yaratma sanatı şöyle bildirilir:


“O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Suresi, 24)


(http://www.dogadakiayetler.com)

 

 

''Neandertaller insanın maymunsu atasıdır'' iddiası bir sahtekarlıktır

Neandertal Adamı 1856 yılında Almanya'nın Düsseldorf kenti yakınlarındaki Neander vadisinde bulunan fosillerle bilim literatürüne girdi. Kafatası ve bedenindeki kemiklerde bulunan kıvrımlar, fosillerin evrimciler tarafından sözde ilkel bir insan türü olarak değerlendirilmesine yol açtı.

1908 yılında bu kez Fransa'nın La Chapelle-aux-Saints bölgesinde Neandertal adamına ait olduğu belirtilen, neredeyse eksiksiz bir iskelet bulundu. Kemikler dönemin ünlü paleontolog ve jeoloğu Marcellin Boule tarafından birleştirildi.

Bu birleştirme sonucunda ortaya çıkan Neandertal adamı eğik bir duruşa, öne çıkık bir kafaya sahipti. Ayrıca bacakları da eklem yerlerinde kilitli kalıyor, tam düz bir duruş sağlayamıyordu.

 


Bu görünüm sayesinde, Neandertal adamı insanların zihinlerine ilkel bir canlı gibi yerleştirildi. Neandertaller, sahte çizimlerde de ilkel maymun adamlar olarak gösterildiler.

Neandertal hakkındaki bu yanlış kanı 100 yıl kadar sürdü. Fakat 1950'li yıllarda La Chapelle iskeleti üzerinde yapılan analizler, iskeletin sahibi olan Neandertal adamında bir tür eklem enfeksiyonu bulunduğunu saptadı. Gerçekte sağlıklı bireyler normal bir insan gibi dik yürüyebiliyordu.

1985 yılında, aynı iskelet, bu kez Erik Trinkhaus isimli antropolog tarafından incelendi. Bu inceleme Neandertallerin dik yürüyebildiğini doğrulamanın yanı sıra, o zamana dek gizli kalmış bir gerçeği de ortaya çıkarıyordu: Marcellin Boule, Neandertal'i kasıtlı olarak eğik göstermişti. 1950'li yıllarda saptanan eklem rahatsızlığı bu canlının dik yürümesine engel değildi. Anlaşılan, bir Darwinist olan Boule, Neandertalin gerçek bir insan gibi dik yürüdüğünü kabullenmek istememişti.

Öte yandan Neandertallerin kafatası hacminin büyüklüğü de evrimcileri bu konuda çelişkili bir duruma soktu. Bunun nedeni ise, Neandertallerin kafatası hacminin 1700 cc civarında olmasıydı. Bu rakam günümüz insanınkinden 200 cc daha büyüktür. Homo Sapiens'ten büyük kafatasına sahip olan Neandertallerin evrimsel yönden sözde "ilkel" bir tür olması, teori adına büyük bir tezattır.

 

Günümüzde birçok araştırmacı, Neandertal insanını günümüz insan ırklarından biri olduğunu kabul etmiştir. Bulgular, Neandertallerin ölülerini gömdüklerini, çeşitli müzik aletleri yaptıklarını ve aynı dönemde yaşamış Homo sapiens sapienslerle (Darwinistlerin kendi hayali sınıflandırmalarına göre “insan”) beraber, gelişmiş bir kültürü paylaştıklarını açıkça göstermektedir. Kısacası Neandertaller, sadece zamanla ortadan kaybolmuş "iri cüsseli" bir insan ırkıdır.


Neandertallerle ilgili Darwinistleri çıkmazda bırakan bir başka konu ise zamanlama problemidir. Bulunan fosiller, Neandertallerle günümüz insanının aynı zamanda yaşadığını, hatta çeşitli durumlarda  daha sonra bile yaşadığını göstermektedir.

Dolayısıyla insanın sözde maymunsu atası olarak gösterilmeye çalışılan Neandertaller, soyu tükenmiş bir insan ırkıdır. Günümüzde insanların kendi ırklarına özgü farklı özellikler göstermesi gibi, bu tür de yalnızca farklı ırk özelliklerine sahiptir. Bu özelliklerin evrime bir delil olarak kullanılması büyük bir sahtekarlıktır. Nitekim Neandertal adamı fosili 1978 yılında literatürden çıkarılmıştır. Ancak Neandertaller halen, evrimin en büyük kanıtıymış gibi Darwinist kaynaklarda yer almaya devam etmektedir. İşte bu nedenle Australopithecuslar ve Neandertallerle ilgili gerçeklerin her fırsatta gündeme getirilmesi ve Darwinist aldatmacaya son verilmesi büyük önem taşımaktadır

(http://www.evrimyok.net)

 


 

Ginkgo Yaprağı

Fosil Bilgisi

Yaş:
50 milyon yıllık

Dönem: Eosen

Bulunduğu yer: Cache Creek Oluşumu, British Columbia, Kanada




 

Evrim doğruysa, Darwinistlerin, sayısız sergi açmaları ve ellerinde olması gereken milyonlarca, hatta milyarlarca ara fosil örneğini bir kitapta sergilemeleri gerekmektedir. Ancak bunu yapmayacaklardır, çünkü yapmaları imkansızdır. Ellerinde ara geçiş fosili yoktur. Tek bir tane bile bulunmamaktadır. Çünkü canlılar evrim geçirmemişlerdir ve fosil kayıtları bunu açıkça kanıtlamaktadır. Akıllı ve vicdanlı bir insan, bu resimde görülen tek bir ginkgo yaprağına bakarak, canlıların değişmeden kaldıklarını, yani yaratılmış olduklarını kolayca anlayacaktır. Resimdeki ginkgo yaprağı yaklaşık 50 milyon yıllıktır ve bu canlının milyonlarca yıl boyunca değişmediğini kanıtlamaktadır.

www.evrimaldatmacasi.com

 


 


2010-06-12 18:29:58

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top