Komünizm

Ramazan 2010 - 29. Gün

 

 

Fakat kim verir ve korkup-sakınırsa ve en güzel olanı doğrularsa, Biz de onu kolay olan için başarılı kılacağız. Kim de cimrilik eder, kendini müstağni görürse ve en güzel olanı yalan sayarsa, Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız. Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz. (Leyl Suresi, 5-11)

 

 

"Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip,istiğfar etmeyenlere." (Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10)

 


 


 

Müminler Birbirlerinin Velileri Olmalıdırlar


Allah Kuran’ın birçok ayetinde müminlerin birbirlerinin velileri olduklarını bildirmektedir. Bu ayetlerden biri şöyledir:
 

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)


“Veli” kelimesinin anlamı, dost, koruyucu, yardımcı ve destekçidir. Öyle ise müminler; vicdan sahibi, güzel ahlaklı, dürüst ve samimi insanlar olarak birbirlerini desteklemeli, birbirlerine dost, yardımcı ve koruyucu olmalıdırlar.

Birlik, beraberlik, dayanışma, dostluk, fedakarlık, yardımlaşma, gözetip kollama ve benzeri özellikler, Kuran ahlakının temelini oluşturan güzelliklerden bazılarıdır. İslam dininde insanlar hep hoşgörü, sevgi ve barış dolu, insanların birbirlerine karşı anlayış gösterdikleri, huzurlu bir ortamda yaşarlar. Bu özelliklere sahip toplumlar ise her zaman için daha hızlı gelişebilir ve güç kazanabilirler. Ayrıca herşeyden önemlisi birlik ve beraberlik içinde hayır için çalışan insanlara Allah Katından bir yardım, bir destek ve güç verileceği müjdelenmiştir. Bu nedenle Allah bazı ayetlerinde müminlere birbirleriyle çekişmemelerini, yoksa güçlerinin gideceğini ve zayıf düşeceklerini hatırlatmıştır. Bu ayetlerden biri şöyledir:


“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

 


Müslümanlar, vicdanlı ve hüsn-ü zan sahibi insanlardır. En önemli özelliklerinden biri insanlar arasında hiçbir ayrım yapmamaları, insanları gruplarına, cinsiyetlerine, kültürlerine, sosyal statülerine veya başka bir dünyevi özelliklerine göre ayırt etmemeleridir. Her insanın takvasının derecesi, imanı ve Allah’a yakınlığı sadece Allah Katında bellidir. Bu nedenle Müslüman olduğunu, iyilerden olduğunu söyleyen biri için aksi bir yorumda bulunmak, Allah’ın müminlere yasakladığı bir tavırdır. “İman ediyorum” diyen her insana hüsn-ü zanla bakılır ve bir yardıma ihtiyacı olduğunda şevkle yardım edilir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:


“Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: “Sen mü’min değilsin” demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”” (Nisa Suresi, 94)

 

(http://www.sakinunutmayin.com)
 


 

Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s)'ın birer şahıs olduklarını ifade etmiştir
 

Halbuki demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı (insanların iradeleri) elinden alınmaz. (1) ÖYLE İSE O EŞHAS (yani ahir zamanın mühim şahısları –HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S. )), hattâ o müthiş Deccal dahi ÇIKTIĞI ZAMAN (2)ÇOKLARI, hattâ kendisi de BİDAYETEN (BAŞLANGIÇTA) Deccal olduğunu BİLMEZ. (3) BELKİ NUR-U ÎMÂNIN DİKKATİYLE, O EŞHAS-I ÂHİR ZAMAN (yani ahir zamanın mühim şahısları HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S. )) TANINABİLİR. (Hz. Mehdi (a.s.), Hz İsa (a.s.) sadece derin iman sahibi bazı müminlerin dikkatleriyle tanınabilecektir.)

(Sözler, ss. 343-344)


(1) “…ÖYLE İSE O EŞHAS (yani ahir zamanın mühim şahısları –HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S. ))… ÇIKTIĞI ZAMAN…

Üstad ahir zamanda zuhur edecek Hz. Mehdi (a.s.) ve yine ahir zamanda nüzul edecek olan Hz. İsa (a.s.)’ye dikkat çekmektedir. Said Nursi Hazretleri burada bu iki muhterem şahıstan birer şahsı manevi olarak bahsetmemiştir. Aksine onlar için “o eşhas” yani “şahıslar” ifadesini kullanarak Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’nın birer kişi, birer şahıs olduklarını ve ahir zamanda geleceklerini ifade etmektedir.
 
(2) …ÇOKLARI, hattâ kendisi de BİDAYETEN (BAŞLANGIÇTA) Deccal olduğunu BİLMEZ…

Üstad Said Nursi Hazretleri, onları görecek birçok insanın Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’ı başlangıçta tanımayacaklarını, hatta ilk başta bu şahısların kendilerinin bile bu gerçeği bilmeyeceklerini ifade etmiştir. Ancak bu şahıslar daha sonrasında Allahualem denerek zannı galible anlaşılacaklardır. Üstad’ın burada bahsettiği kişilerin birer şahıs oldukları ise çok açıktır.

(3) BELKİ NUR-U ÎMÂNIN DİKKATİYLE, O EŞHAS-I ÂHİR ZAMAN (yani ahir zamanın mühim şahısları HZ. MEHDİ (A.S.) ve HZ. İSA (A.S. )) TANINABİLİR. (Hz. Mehdi (a.s.), Hz İsa (a.s.) sadece derin iman sahibi bazı müminlerin dikkatleriyle tanınabilecektir.)

Üstad, Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’ın ilk başta ancak bazı derin iman sahibi Müslümanların dikkatli değerlendirmeleri ile tanınabileceklerini ifade etmiştir. Ancak bir insan, bir şahıs, bir zat, insanlarca tanınabilir, anlaşılabilir, fark edilebilir. Bu müslümanlar, Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen Hz. Mehdi (a.s.) ve İsa (a.s.) ile ilgili alamet ve tanımlamalardan bu kişilerin ahir zamanın mühim şahısları olduklarını anlayacaklardır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadis-i şeriflerindeki tanımlamalardan, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’ın birer şahıs oldukları açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

http://www.bediuzzamanvemehdi.com/

 


 

Vizesiz Avrupa sinyali
 


The Gulf Today, 2 Kasım 2008

Adnan Oktar:
  Türkiye’nin öncülüğünde, Türk devletlerinin birleşmesi ile meydana gelecek, Türk Birliğinin yardımıyla bir Türk İslam Birliği oluşacak inşaAllah. Bu Türkiye’nin öncülüğü ile olacak, buna doğru zaten adım adım gidiyoruz. Zaten en ideali de Türkiye’nin liderlik yapmasıdır. Her ülke devlet olarak ayrı olacak ama; bir manevi birlik olacak inşaAllah, Avrupa Birliği gibi. Pasaport kalkacak. VİZELER KALKACAK, ÜLKELER BİRBİRLERİYLE RAHATÇA TİCARET YAPABİLECEKLER, ALIŞVERİŞ YAPABİLECEKLER, KARDEŞ OLACAKLAR. Bunun oluşması için ilk zemin inşaAllah  Azerbaycan ile olacaktır. Ve İslam ülkelerinden yine Suriye. Azerbaycan da hem Türk hem de Müslüman olan bir ülkedir. Suriye de bizim Müslüman olan kardeşimizdir. Suriye ile de birleşeceğiz inşaAllah. Bunlar ilk adımlar olacaktır. Ve bu peş peşe gelen bir süreç şeklinde gelişecektir. Türk İslam Birliğinin oluşması önümüzdeki on yıl, onbeş yıl içerisinde gerçekleşip  bitecek inşaAllah.

www.iyilerinittifaki.com

 

Habertürk, 16 Mart 2010

 


 

150 Yıllık Teori Tümüyle Alay Konusu - 12.02.2009

Danimarka/Dagbladet Information

Kopenhag'da basılan, günlük okuyucusu 110.000 civarında olan Dagbladet Information, 12 Şubat 2009 tarihinde "Tebrikler Darwin, Yalancısın" başlıklı bir habere yer verdi. Yazıda Harun Yahya'nın Darwinizm karşıtı çalışmaları şöyle aktarıldı:


Dünyada bugün Darwin’in 200. yaş günü kutlanıyor. Bazı ülkelerde görkemli kutlamalar yapılıyor, fakat bu 150 yıllık teori bazı yerlerde ise tümüyle alay konusu ve reddediliyor...

Ünlü anti-Darwinist

Müslüman anti-Darwinist Adnan Oktar ise şu an çalışmalarına hız vermiş durumda. Özellilkle bu dönemde yoğun olarak basında yer alan Darwin hakkındaki haberleri, hiçbirini gözden kaçırmadan inceleyen www.darwinism-watch.com  (netcevap.org) web sitesinin ardındaki kişi kendisi.

200. yıl kutlamaları söz konusu olan günümüzde, Türk Adnan Oktar kısa süre önce dünyadaki tüm bilim adamlarına Darwin’in teorisini ispatlayan delil getirmeleri için meydan okudu. The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada: "Eğer bunu yapabilirlerse, onlara 10 trilyon Türk lirası vereceğim" diye belirtti.

Dünyada en iyi tanınmış anti-Darwinistlerden biri olarak, verdiği demeçleri ve yeni yayınladığı kitapları ile büyük bir başarı kazandı. Başlıca yapıtı ise yedi kilo ağırlığında ve 786 sayfadan oluşan devasa Yaratılış Atlası. Kitap fosillerin resimlerine yer vererek, insanın fiziksel bir evrimden geçmediğini ve tıpkı bundan 100 milyon öncesinde olduğu gibi hiç değişmediklerini öne sürüyor.

 

(http://www.darwiniyikankafataslari.com)

 


 

Hazreti Muhammed (sav)
 


http://us2.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/
709/HAZRETI_MUHAMMED_(SAV)_

 

Günümüzde insanlar, özellikle de gençler, birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler.

Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi ise, insanlar için son peygamber olarak gönderilen, Allah'ın en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı Hz. Muhammed (sav)'dir. Allah bu gerçeği bir ayetinde şöyle bildirmektedir:


"Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulü'nde güzel bir örnek vardır." (Ahzab Suresi, 21)


Peygamberimiz (sav)'i görmemiş olsak bile, Kuran ayetlerinden ve  hadis-i şeriflerden, güzel tavırlarını, konuşmalarını, gösterdiği güzel ahlakı tanıyabilir, ona benzemek, ahirette onunla yakın bir dost olabilmek için elimizden gelen çabayı en fazlasıyla gösterebiliriz.

Bu kitabın hazırlanış amacı Peygamberimiz (sav)'i birçok yönüyle tanıtmak, onun imanını, ahlakını, yüksek ve asil karakterini insanlara anlatmaktır.

 


 

Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

Türkiye Afrika'nın da ağabeyi

Yenişafak, 19 Aralık 2009


 

Fas’ta resmi temaslarda bulunan Marmara Belediyeler Birliği heyeti, ‘5. Afrika Şehirleri Zirvesi’nin açılış törenine katıldı. Açılışta konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Afrikalı şehirlerin gelişimine önümüzdeki dönemde Türk belediyelerin daha fazla destek vereceğini söyledi.
 



Çay TV, 23 Temmuz 2008

Çay TV:
Aslında bu Türkiye’de yaşayan vatandaşların aşağı yukarı herkesin hayali. Türki Cumhuriyetlerdeki insanlarında hayali. Zaman zaman aslında bu konuda  Arap dünyası Müslüman coğrafyanın AFRİKA KITASINDAKİ YA DA ARAP COĞRAFYASINDAKİ TEMSİLCİLERİNİN DE BÖYLE BİR İSTEĞİ OLDUĞUNU bazı yazarlarımız da sizler gibi dile getiriyor. En azından birleşme anlamında söylemese bile Türkiye’ye karşı ciddi bir bakış olduğundan bahsediyorlar. Sizce bu kadar sorunlu bu kadar krizi yaşayan,  Osmanlı’dan sonra, ciddi anlamda ayağa kalkma sürecini değişik zamanları sekteye uğrasa dahi hep savunan Türkiye bu denli gücü,  lider vasfını nereden kazanıyor peki? Neden bu kadar etkin rolde hala?

Adnan Oktar: ALLAH TÜRK MİLLETİNİN KADERİNİ BÖYLE YAPMIŞ. OSMANLI DÖNEMİNDE DE BUNU GÖRÜYORUZ. ALLAH SEÇMİŞ BU MİLLETİ. İslam’a hizmet ile görevlendirmiş. İnsanlığa dünyaya adalet dağıtmakla görevlendirmiş.

 



Abu Dhabi TV, 19 Şubat 2009

Adnan Oktar: Bir kere Suriye istiyor Türkiye ile birleşmeyi, Irak da istiyor. Zaten Suriye, Irak istedi mi yani herkes ister.
Azerbaycan istiyor, Ermenistan istiyor Türkiye ile birleşmeyi, Gürcistan istiyor, geriye ne kaldı? Litvanya’yı da içine alacak bir birlik olacak bu. Litvanya, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Doğu Türkistan hepsini içine alacak bir birliktelik olacak, ta Libya’ya kadar. Bütün Afrika’nın kenar ülkeleri ve iç kısımlarına kadar da büyük bir Türk İslam Birliği oluşacak, daha önce zaten bir tecrübesi var Türkiye’nin, bir Osmanlı tecrübesi var, bu sefer Osmanlı’da olan hatalar da yapılmayacaktır. Tarihi hatalar vardır Osmanlı döneminde, onlar da olmayacaktır, Osmanlı'nın mükemmel yönleri alınacaktır, güzel yönleri alınacaktır, hatalı ve eksik yönleri alınmayacaktır ve mükemmel bir birliktelik oluşturulacaktır.

(http://www.turk-islamkulturu.com)     



 

Yaratılış Hakikatleri Üzerinde Derinleşmek Neden Önemlidir?


Mübarek Ramazan Ayı boyunca sizlere bu bölümde Rabbimizin muhteşem yaratma sanatını gösteren, çeşitli iman hakikatlerinden örnekler verdik. Vicdan sahibi insan çevresindeki herşeyin bir iman delili olduğunu bilir. Denizdeki avını yakalamak üzere suya doğru süzülen bir martının, toprak üzerinde yürüyen küçük bir karıncanın, her sene kilolarca meyve veren bir elma ağacının, tonlarca ağırlığına rağmen gökyüzünde duran bulutların, kısacası gözünü çevirdiği yerde gördüğü herşeyin, Allah'ın varlığının delilleri olduğunun farkındadır.

Kuran ayetlerinde, iman hakikatlerinin derinlemesine görülüp anlaşılabilmesi için iki önemli özellikten daha bahsedilmektedir: Düşünmek ve bilgi sahibi olmak...

Allah, Kuran'daki birçok ayetinde bildirdiği gibi yarattığı şeyler üzerinde düşünmemizi ve bunlardan öğüt ve ibret almamızı ister. Nitekim çevremizdeki canlı cansız tüm varlıklar da bizim Allah'ın sonsuz yaratma gücünü, sanatını, ilmini derin derin tefekkür etmemiz için yaratılmışlardır.

Allah iman hakikatlerinin düşünen insanlar için bir anlamı olduğunu belirtmiştir. Ancak burada düşünmekten kastedilen bazı insanların sandığı gibi "Allah ne kadar güzel yaratmış" veya "ne kadar muhteşem bir canlı" gibi sadece sözde kalan ezberlenmiş tepkilerden ibaret değildir. Yapılması gereken uzun uzun, derin ve kapsamlı bir şekilde Allah'ın yarattıkları hakkında düşünmek, yaratılıştaki hikmet ve incelikleri tespit etmek, böylelikle  Allah'ın sonsuz ilmine, kudretine ve sanatına şahit olarak Rabbimizi tanımaktır.

Bediüzzaman Mektubat isimli eserinde ise özellikle günümüzde iman hakikatlerine sarılmanın önemi üzerinde durmuş, geçmişte yaşamış pek çok İslam aliminin, eğer bu dönemde yaşasalar, en çok üzerinde duracakları konunun da iman hakikatlerini öğretmek yoluyla insanların imanını kurtarmak olacağını söylemiştir:


“Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmâm-ı Rabbânî (R.A) Mektubât'ında demiş ki: "Hakaik-i îmaniyeden (iman hakikatlerinden) bir mes'elenin inkişafını (meydana çıkmasını), binler ezvak (zevkler) ve mevacid (vecd halleri) ve keramata (kerametlere) tercih ederim." Hem demiş ki: "Bütün tarîklerin (yolların) nokta-i müntehası (son noktası), hakaik-i îmaniyenin vuzuh (açılması) ve inkişafıdır (meydana çıkmasıdır)."... Öyle ise tarîk-ı Nakşî'nin üç perdesi var: Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i îmaniyeye (iman hakikatlerine) hizmettir ki, İmâm-ı Rabbânî de (R.A.) âhir zamanında (son döneminde) ona sülûk etmiştir (o yolu takip etmiştir).. ”


“Mâdem hakikat böyledir; ben tahmin ediyorum ki: Eğer Şeyh Abdülkadir-i Geylânî (R.A.) ve Şâh-ı Nakşibend (R.A.) ve İmâm-ı Rabbânî (R.A.) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i îmaniyenin (iman hakikatlerinin) ve akaid-i İslâmiye'nin (İslam esaslarının) takviyesine sarf edeceklerdi. Çünki saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse, şekavet-i ebediyeye (ebedi sıkıntıya, belaya) sebebiyet verir...” (Mektubat, 5. Mektup, s. 26-27-Sait Nursi, Envar Neşriyat, İstanbul, 1996, s. 22-23)


(http://www.bediuzzamansaidnursi.net)
 


 

Darwin'in bilim adamı evrimin de bilim olduğu iddiası aldatmacadan ibarettir


Darwin’in bir bilim adamı, evrim teorisinin de bir bilim olduğu savunması uzun zamandır Darwinist çevreler tarafından gündemde tutulmaktadır. Bunun kuşkusuz ki sebebi, Darwin’in bir bilim adamı, evrimin de bir bilim olmaması sebebiyledir.

Darwin’in bilim adamı olduğu bir aldatmacadır, çünkü:

    * Darwin yalnızca doğaya merak salmış bir gezgindir. Rahip okulunda eğitim almıştır. Böcek koleksiyonları dışında biyoloji bilimi ile hiçbir bağlantısı yoktur.

    * Galapagos'a gerçekleştirdiği gezi de bir merak ve macera hissinin sonucudur. Yakınlarının kaleme aldığı pek çok eserde defalarca belirtildiği gibi, söz konusu gezi sırasında da böcek toplamakla ilgilenmiş, fakat topladıktan sonra bunları bir kenara atmıştır.

    * Evrim teorisi, Darwin’in kasvetli, intihara eğilimli ve bulanık zihniyle savunduğu karmakarışık fikirlerle bir araya getirdiği ve çeşitli ateist kesimlerin etkisiyle güç bulan, eski Sümerlerden kalan bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır.

    * Darwin’in dönemindeki bilim zaten son derece ilkeldi. Darwin’in hücreden haberi yoktu, ara fosillerin de sonradan bulunacağını iddia ediyordu. Canlılardaki komplekslikten de sık sık duyduğu endişeleri dile getiriyordu.

    * Dolayısıyla Darwin’in bir bilim adamı olarak bilim adına ortaya çıktığı iddiası, çok büyük bir aldatmacadır.

Evrim teorisinin bilim olduğu da bir aldatmacadır:

    * Evrim teorisi, 150 yıldan beri sürekli olarak bilim tarafından çürütülmüştür. Bilimin gösterdiği gerçeklerle taban tabana zıttır.

    * Bilim, hücrenin olağanüstü kompleksliğini göstermiş, evrimcilerin tek bir proteinin bile oluşumunu açıklayamadıkları ortaya çıkmıştır.

    * Bilim, yer katmanlarından 300 milyondan fazla fosilin çıkmasına ve incelenmesine olanak vermiş ve bunların tek bir tanesinin bile ara fosil olmadığını göstererek evrimi yıkmıştır.

    * Bilim, fosillerin tamamının tam ve kusursuz canlılara ait olduğunu göstererek canlıların evrimleşmediklerini ispat etmiştir.

    * Bilim, canlılardaki kompleks sistemleri ve bu sistemler içinde indirgenemez kompleksliğin var olduğunu göstererek tesadüf iddiasını temelinden yıkmıştır.

    * Zaten eğer bilim Darwinizm’i ispatlamış olsa, Darwinistlerin bu kadar büyük bir saldırganlık, öfke, aldatmaca ve sahtekarlıkla hareket etmelerine gerek olmayacaktır. Darwinistlerin evrim karşıtlarını susturma, Darwinist diktatörlük idaresinde hareket etmelerinin tek nedeni bilimsel delillerinin olmamasıdır.

    * Darwinistlerin evrimi ısrarla bilim olarak sunmalarının tek sebebi hileyle, sahteyle, yalanla ayakta kalabilmenin yolunu bu şekilde bulmuş olmalarındandır.

    * Darwinizm, normal şartlarda yıllar önce tarih kitaplarında gömülüp gitmesi gereken, 150 yıldır insanları aldatmış olan bir inanç sistemi, sahte bir din, bir pagan inancıdır.

Yalnızca ideolojik sebeplerle, Allah’ı inkar adına ayakta tutulmaya çalışılır. Varlığının, gündemde ısrarla tutulmasının, karanlık odaklar tarafından teşkilatlı bir şekilde korunmasının tek sebebi budur.

(http://www.darwinizminsonu.com)

 


 

Kaplan kafatası
 

Fosil Bilgisi

Yaş:
89 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Yun Nan, Çin


 



 


 

Darwinistler memelilerin sürüngenlerden türediğini iddia ederken, tarihte yaşamış ve soyu tükenmiş "memeli benzeri" bazı sürüngenlerin fosillerini öne sürerler. Bu canlıların soylarının tükenmiş olması, evrimcilere istedikleri gibi spekülasyon yapma imkanı tanımaktadır. Ancak bilimsel araştırma ve incelemeler bu iddianın geçersizliğini ortaya koymuştur. Örneğin, memeli benzeri sürüngenlerin beyinlerinin incelenmesi sonucunda, bu canlıların memeli özellikleri göstermedikleri, tamamen sürüngenlere benzedikleri sonucu elde edilmiştir. Üstelik fosil kayıtları da farklı memeli türlerinin sahip oldukları tüm özelliklerle birden bire ortaya çıktıklarını ve hiç değişmediklerini ortaya koymuştur. Resimdeki 89 milyon yaşındaki kaplan fosilinin günümüzde yaşayan kaplanlardan farksız olması evrimin olmadığını gösteren ispatlardan biridir.

www.canlilarinevrimi.com

 


 


2010-06-12 18:50:39

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top