Komünizm

Mültecilere Yardım

KİTABI İNDİRİN

KİTABIN BÖLÜMLERİ

< <
32 / total: 49

Tarih Türkiye'yi Unutmayacak

Arab News, Pakistan Observer ve The Malaysian Insider – 27 Haziran 2015

Evlerinde rahat yaşayan insanlar için mültecilik hep "başkalarının" sorunudur. Bundan belki 5 yıl önce Suriyeliler için de başkalarıydı mülteciler. Bundan belki birkaç yıl sonra mültecilere nefretle karşı çıkanlar aynı konuma gelecekler. Belki bir çanta eşya ile tüm varlığını yitirmiş kalanlar kendileri olacak ve dünyanın duyarsızlığına şaşacaklar. Duamız bundan sonra artık başka ülkelerde başka trajediler görmemektir elbette. Ne var ki, dünyadaki 59 milyon insanın tümünün mülteci doğmadığını da unutmamak gerekir.

20 Haziran mülteciler günü nedeniyle BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) 2014 yılına ait çeşitli veriler açıkladı. Buna göre dünyada 59.5 milyon kişi mülteci konumunda. Bu, II. Dünya Savaşı’ndan beri dünya çapında yaşanan en büyük mülteci krizi. Uluslararası toplum ise çoğunlukla bu meseleyi mültecileri barındıran ülkelerin üzerine bırakmış durumda. BM, Suriyeli sığınmacılara destek için koyduğu maddi yardım hedefinin sadece yüzde 23'üne ulaşılabildi. Afrika'da ise, mülteciler için gereken paranın yalnızca %11'ini bulabildi. Afrika kıtasındaki mülteci konusuna hala yeteri kadar önem verilmiyor, dolayısıyla da konu çözümsüz olarak devam ediyor.

Mülteci krizini aşmak için, sorun yaşanan ülkelerde BM'nin denetiminde güvenli bölgelerin oluşturulması –geçici de olsa- şu an en etkili çözüm gibi görünüyor. Fakat ilgili bölgelere BM'nin para aktaramayacak olması bu fikrin hayata geçirilmesini imkansızlaştırıyor. Mülteci sorununun yaşandığı hemen her ülke için birkaç gelişmiş ülkenin garantör olması ve ihtiyaçları karşılaması uygulanabilir bir çözüm. Ama bu aşamada da bunu yapabilecek yürekli ve vicdanlı ülke bulma sorunu karşımıza çıkıyor.

Mülteci krizini sadece çadır kamplarda yaşayan insanlarla sınırlı tutmak doğru değil. Yurtlarından kör bir hedefe ulaşmak için ayrılıp hiçbir yerde barınamayan, korkunç insanlık dramlarıyla yüzleşenlerin sayısı ve konumları şaşırtıcı boyutlarda. 31 Mayıs itibariyle 2015'te Akdeniz'i geçmek isteyen 1865 kişi hayatını kaybetti. Güneydoğu Asya'da ise, 2015'in ilk çeyreğinde teknelerde yaklaşık 300 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Ölüm sebepleri açlık, susuzluk ve tekne mürettebatının uyguladığı şiddet. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), teknelerdeki kadınlara tecavüz edildiğini, erkeklerin dövülerek denize atıldığını, çocukların ise ailelerinden ayrılarak istismar edildiğini açıkladı.

Yanlarına aldıkları az miktarda eşya ile evlerini ve yurtlarını terk eden mülteciler, Türkiye sınırında sevgiyle karşılanmışlardır.

Uluslararası toplum, üzerine düşen görevi tam anlamıyla yapmıyor olsa ve özellikle Avrupa ülkeleri, Avustralya ve ABD mülteciler konusunda beklenenden daha kayıtsız bir görünüm sergilese de atılan bazı adımlar ve bir takım söylemler sevindirici. Yaşanan felaketlerin ardından Akdeniz'de Triton operasyonunun geçmişteki Mare Nostrum seviyesine çıkarılması, Myanmar'daki Rohingyaların isminin belki de ilk defa uluslararası toplum krizlerinin arasında geçmesi dünya için halen ümit vaat eden gelişmeler. "Akdeniz'de sığınmacıları ölümden kurtarmak Avrupa'daki ülkeler için ahlaki bir görevdir. Kıtamızın kapıları önünde insanları suya terk edersek onurumuzu da kaybetmiş oluruz" sözleri Almanya Cumhurbaşkanı Gauck'a ait.

Mülteci krizini uzaktan seyrederken birdenbire bu sorunun kendi kapılarına dayandığını gören Avrupa büyük bir şaşkınlık yaşadı. Avrupa bu duruma alışadursun, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği raporunda, dünyada en fazla mülteciyi barındıran ülke Türkiye oldu. Türkiye'ye dışarıdan bakan bazı insanlar bu durumu bir zorluk, aksilik veya felaket olarak nitelendirebilirler. Oysa Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizi kendi topraklarımızda ağırlıyor olmak bizim için bir onurdur. Ezilmiş mazluma, savaştan kaçan zavallıya, ihtiyaç içindeki yoksula yardım etme fırsatı Allah tarafından bize verilmiştir. Bizler bu onuru İspanya'dan kaçan Musevileri, Stalin'den kaçan Rusları, Saddam'dan kaçan Kürtleri topraklarımıza alırken de yaşamıştık. Bu toplumların bizleri hala sevgi ve dualarla anmalarının nedeni budur. Toplumlar böyle bir iyiliği var oldukları müddetçe unutmazlar. Çünkü onlara bu fırsatı verenlerin sayısı hep çok az olmuştur.

İsraf haddini aşar, tüm paralar silahlara yatırılır, milyonlarca dolarlık bomba yüklü dronelar cirit atar, ülkelerdeki faiz sistemi acımasız şekilde işlerken; Türkiye gibi gelişme çabasındaki bir ülke 5.1 milyar doları mültecilere ayırabilmişken; içlerinde dünyanın en zengin 7 ülkesinin de bulunduğu 193 ülkeden oluşan Birleşmiş Milletler mülteciler için para bulamamaktadır. Ülkeler, pek çok şekilde çözebilecekleri mülteci sorununu sadece insan kaçakçılığını engelleyecek askeri kanunlarla durdurmayı hedeflemekte, çoğu zaman insanların ülkelerini terk etmelerine çözüm bulmak yerine, bu insanların kendi ülkelerine gelmemelerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bir ülke için mültecileri alıp barındırmak, koruyup eğitmek, onlara kendi vatandaşı gibi bakmak mülteci sorununa çözüm iken, Macaristan gibi başka ülkeler için Sırbistan sınırına 4 metrelik çit inşa etmek çözüm olmaktadır.

1. Türkiye sınırından giriş yapan mülteciler.

 

Yeryüzünde zayıf ve muhtaç konumda bırakılmış bu insanları koruyup kollamak, özellikle kadınların ve çocukların mağdur olmasını engellemek ve onları mutlu etmek paha biçilmez değerdedir.

Şunu hatırlatalım; bir insan tacirine askeri tedbir uygulamak bazı ülkeler için etkili bir çözüm yolu gibi görünebilir. Oysa bir zalimi düzeltmenin tek yolu, ona insan olduğunu hatırlatabilmektir. Sevgi ve ahlak olmadan insanı insan yapan tüm değerler yok olduğuna göre, vatanından kaçmak zorunda kalmış bir mülteciyi bir sorun, bir yük veya bir bela gibi gören zihniyet ile bunu sağlamak imkansızdır.

Mülteci, bir yük veya bela değil, Allah'ın misafiridir. Gayri resmi verilere göre 2.5 milyon misafiri barındıran Türkiye ise bizim için gurur vesilesidir. Musevileri, Rusları, Kürtleri yarı yolda bırakmamış tarihimiz bizim için gurur vesilesidir. Geriye dönüp baktığımızda, "bu insanları topraklarımıza kabul etmedik o yüzden öldüler" diyebileceğimiz korkunç bir geçmişimiz olmadığı için şükürler olsun. Çünkü o pişmanlığı bir daha hiçbir şeyle telafi edemezsiniz. Kutsal kitabımız Kuran'a göre ise bir can kurtardığınızda dünyayı kurtarmış gibi olursunuz. (Maide Suresi, 32)

Allah’ın o (fethedilen) şehir halkından Resulü’ne verdiği fey, Allah’a, Resul’e, (ve Resul’e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın...
(Haşr Suresi, 7)

 

32 / total 49
Harun Yahya'nın Mültecilere Yardım kitabını online okuyabilir, facebook, twitter gibi sosyal ağlarda paylaşabilir, bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top