Komünizm

Mültecilere Yardım

KİTABI İNDİRİN

KİTABIN BÖLÜMLERİ

< <
47 / total: 49

Türkiye Mülteciler Konusunda Tekrar Önemli Bir Rol Üstleniyor

Gulf Times – 16 Şubat 2016

2016 Şubat ayı, Suriye mülteciler krizinde yeni bir kilometre taşı olmuş gibi gözüküyor. Kasım ayından bu yana Rus hava bombardımanı desteğiyle ilerleyen Suriye rejim güçleri Halep şehir merkezini kuşatma altına aldı. Halep'in Türkiye ile bağlantısını sağlayan koridoru da yararak kapattı.

Türkiye-Suriye sınır hattındaki çadır kentler, bu saldırılardan kaçan 50.000 sığınmacı ile tamamen dolmuş durumda. Zorlu kış şartları ile boğuşan bu zavallı insanların büyük çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Kontrollü olarak Türkiye'ye kabul edilen sığınmacılardan ilk etapta 10.000 kişilik bir grup sınırdan içeri alındı. Ancak, rejim-Rusya koalisyonunun sıradaki hedefi olan Halep'i tamamen ele geçirmesi durumunda yaklaşık 1.000.000 kişilik yeni bir mülteci dalgasının Türk sınırına ulaşması an meselesi.

Suriyeli mülteci akını 3 Mayıs 2011'de Türkiye sınırına gelen 300 kişi ile başlamıştı. Haziran 2011'de Cisr Eş-Şuğur kentinin rejim güçleri tarafından kuşatılması ile ilk defa 10.000 kişilik bir mülteci grubu ortaya çıktı. Devamında, toplam Suriyeli mülteci sayısı 2012'de 400 bine, 2013'te 1.5 milyona, 2014'te 3 milyona, 2015'te ise 4 milyona ulaştı. Dünyanın en gelişmiş savaş uçakları tarafından bombalanan şehirler bugün enkaz halinde. Yani mültecilerin büyük bir çoğunluğunun artık geri dönebileceği bir evi hatta şehri bile bulunmuyor.

Sınırı geçen mülteci sayısının her geçen gün hızla artması üzerine, 2012 senesi Mart ayında, Türk hükümeti 4 büyük şehirde çadır kentler kurmaya başladı. Türkiye 600 km'lik Suriye sınırında ilk günden itibaren açık kapı politikası uyguluyor. 2.5 milyondan fazla mülteci bugün Türkiye sınırları içinde yaşıyor. Bunların arasında, 300.000 Suriyeli çocuk Türkiye'de eğitim görüyor, 150.000 Suriyeli bebek de Türkiye'de hayata gözlerini açtı. Bugün sığınmacıların sadece %10'u sığınmacı şehirlerinde kalıyor. %90'lık bir bölüm ise Türkiye geneline dağılmış durumda. 130.000 kişilik nüfusu ile 120.000 sığınmacıya ev sahipliği yapan Kilis şehri Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Birçok kişi Kilislilerin bu tavrını bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir fedakarlık örneği olarak gösteriyor.

Türkiye'nin 5 yılda mülteciler için toplam harcaması 10 milyar Amerikan dolarını buldu. Türk devleti bu paranın tamamına yakınını kendi kaynaklarından sağladı. Uluslararası toplum ise Türkiye'deki 2.5 milyon mültecinin varlığını uzun zaman görmezden gelerek Türkiye'yi yardımsız ve tek başına bıraktı. Halen sınırın Suriye tarafındaki kampların ihtiyaçları da Türkiye tarafından üstlenilmiş durumda. Bu yardım seferberliğinde Türk sivil toplum örgütleri, resmi kuruluşlarla güzel bir koordinasyon içinde çalışıyor. Başta İHH olmak üzere birçok Türk yardım örgütü milyonların acısını bir ölçüde hafifletme çabasında.75

Suriyeli mültecilerin gözlerinde Türkiye'nin, Türk insanının yeri çok farklı. Ailesiyle Suriye'nin Azez şehriden kaçarak Türk sınırındaki Harameyn kampına sığınan Abdullah Azizi yaşadıklarını şöyle anlatmakta: "Cehennemde gibiyiz. Dört bir taraftan rejim ve destekçileri bizi vuruyor. Uçakların attığı bombalar evlerimizi başımıza yıkıyor. Tek sığınacağımız ocak, tek güvencemiz Türkiye. İnsanlık buralarda ölmüş, dünya ölümümüzü izliyor". Yeni kurulan Harameyn kapına yeni gelen Ahmet Abdullah ise, "Bizim tek dostumuz varmış o da Türkiye. Arap olmamıza rağmen yıllarca bize yiyecek ve kıyafet desteğini kesmedi. Bizi bu duruma düşürenler Allah'ından bulsun. Günü gelince onlar bize yaptıklarının bedelini ödeyecekler" sözleri ile hislerini ifade ediyor.

Çok yakında karşılaşılacak en acil sorun, Halep'in muhtemel düşmdesinden sonra ortaya çıkacak 1.000.000 kişi civarındaki dev mülteci grubu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Türk devletinden kapılarını Halep'ten akın eden mültecilere açmasını istiyor. Türkiye'nin yıllardan beri bu mazlum insanlara kapılarını hiçbir zaman kapamadığı gerçeğinden adeta habersiz şekilde...

Suriye'de bombalardan kaçan mazlum halk sürekli sığınacak yer arayışındadır. Türkiye, insanlık görevini elbette sonuna kadar yerine getirecektir. Fakat uluslararası toplum da bu acil duruma kayıtsız kalmamalıdır.

Türkiye'nin bu konuda, başta BM ve AB olmak üzere, uluslararası toplumdan acil yardım taleplerine ise nedense aynı ciddiyetle karşılık gelmiyor. AB ülkeleri, Türkiye'deki mültecilerin ihtiyaçlarına yönelik 3 milyar Euro'luk bir yardım paketi uygulamasını birkaç aydır dile getiriyor. Üstelik bu kadarlık parayı da 2 yıla yaymayı düşündüklerini belirtiyor. Angela Merkel, geçtiğimiz hafta yaptığı Türkiye ziyareti sırasında bu paranın Brüksel'deki bir sonraki toplantıda serbest bırakılması için elinden geleni yapacağını söyledi. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise bu yardım vaadiyle ilgili şunları söylüyor:

3 milyar Euro Türkiye'ye yapılan bir yardım değildir. Suriyeli mültecilere verilen paradır. Yanlış bir algı var. Türkiye, 3 milyar Euro ile mülteci pazarlığı yapacak kadar insani vicdandan uzak bir ülke değildir. Biz kimseyle mültecilerin maliyetinin pazarlığı yapmadık, yapmayız. O para insani yardımdır. Suriyeli mültecilerindir. Ekonomik yükü paylaşmak için AB'nin teklifidir. AB'den gelen yardımın bir kuruşu dahi Türkiye için kullanılmayacaktır.

Sözü edilen 3 milyar Euro'nun mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak açısından son derece yetersiz, bütünüyle sembolik bir rakam olduğu en basit bir matematik hesabıyla bile anlaşılabilir. Milyonlarca insanın barınma, yiyecek, ısınma, giyecek, temiz su, eğitim gibi temel insani ihtiyaçlarının karşılanması söz konusu. Suriye barış görüşmeleri tekrar durma noktasına gelmiş ve bölgede günden güne tırmanan gerilim ve karmaşa, savaşın ne zaman sona ereceğini tamamen belirsiz hale getirmiştir. Kaldı ki, savaş sona erse dahi, mültecilerin geride dönebilecekleri ne evleri ne mahalleleri ne de şehirleri kalmıştır. Dolayısıyla 5 senedir süregiden mülteci konumlarının en az bir o kadar daha sürmesi çok yüksek ihtimaldir. Bu nedenlerden ötürü, bu zavallı çaresiz insanlara gerçekçi anlamda bir katkı oluşması için en az 30-40 milyar Euro'luk bir yardım paketinin acilen onaylanması gerekmektedir.

Bilindiği gibi AB, yılda 20 trilyon Amerikan dolarına yaklaşan GSMH'si ile dünyanın en büyük ekonomisidir. Bu güçte bir topluluğun böyle insani bir yardım için bu kadar direnmesi, bunu bir insan pazarlığı konusu yapması hiç yakışık almamaktadır. Avrupalı liderler reelpolitikleri ya da ulusal çıkarlarına göre değil, vicdanlarının sesine göre hareket etmelidir. Zaman pazarlık zamanı değil, insanlık zamanıdır. Avrupa medeniyeti, fedakarlıkta ve yardımseverlikte tüm dünyaya örnek olmalıdır. AB'nin karar mekanizmaları, bir kısım körelmiş vicdanların insafına bırakılmamalıdır. Aksi takdirde, şu an yaşanan insanlık dramı tarihi bir insanlık ayıbına dönüşecektir.

Zaman, pazarlık zamanı değil, insanlık zamanıdır. Avrupa medeniyeti, fedakarlıkta öncü olmalı, tüm dünyaya yardımsever yüzünü göstermelidir.

 

Dipnotlar

75. suriye-yardim.ihh.org.tr/en/main/news/0/ihh-taking-care-of-syrian-refugees-present-on/3125

47 / total 49
Harun Yahya'nın Mültecilere Yardım kitabını online okuyabilir, facebook, twitter gibi sosyal ağlarda paylaşabilir, bilgisayarınıza indirebilir, ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz.
Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top